22 Ocak 2018 Pazartesi

NANA_Emile Zola

✮✮
Herkes ilk temsili yapılacak olan “Sarışın Venüs” adlı oyunda Venüs rolünü oynayacak olan Nana’yı görmek için sabırsızlanmaktadır. Tüm seyircileri, tabii en çok da erkekleri, müthiş bir heyecan ve merak sarmıştır. Sonunda Venüs sahneye çıkar. Küçük kırmızı bir ağız, açık mavi gözler, tozpembe yanaklar, omuzlarının üzerinden dökülen uzun sarı saçlarla ve tamamen çıplak olarak. Sahneye uygun düşmeyen duruş ve hareketleriyle, ahenksiz ve falsolu bir sesle şarkı söylemeye başlar. Yine de seyirciler çılgınca alkışlarlar. Tüm yeteneksizliğine rağmen güzelliğiyle, salonu dolduran seyircileri büyülemeyi başarmıştır. Kısa sürede Nana’nın ünü tüm Paris’e yayılır. Bir bankere metres olur ona şehir dışından bir malikane aldırır, bir süre orada yaşasa da sıkılır ve geri döner. Ardından Nana’yı görene dek tüm yaşamını dindar bir biçimde geçirmiş olan son derece çekingen, evli barklı bir kontun metresi oluverir. Ancak hiçbir ilişkisinde sadık bir metres değildir. Sevgilileri eksik olmaz. Tiyatro oyuncusu Fontan’e aşık olarak, şöhreti ve lüksü bir kenara iter, namuslu bir hayat sürebileceğini düşünür. Kalpsizliği ve acımasızlığıyla çevresindeki erkekleri dize getiren Nana, Fontan’dan dayak yemeye başlar, aşağılanır, onun ihtiyaçlarını karşılamak için bedenini satar ve sonunda birlikte yaşadıkları evden de atılır. Sokaklara düşen Nana eski bir tanıdığı sayesinde yeniden Kont’un metresi olmayı başarır. Kont ona bir otel satın alır, dayar, döşer.Tüm ihtiyaçlarını karşılar. Nana’nın dönüşü muhteşem olur. Kısa sürede eskisinden de büyük bir üne kavuşur. Lükse düşkünlüğü ve savurganlığı sınır tanımaz. Para ve şehvet açgözlülüğünden dolayı Kont’a da sadık kalmaz. Bu şehvet ki yoldan geçen erkekleri ve fahişeleri bile odasına alacak kadar Nana’yı ele geçirmiştir. Nitekim ilişkide olduğu erkeklere birer birer felaket getirmeye başlar. Aşkından ölenler, hapsi boylayanlar, tüm servetini yiyip bitirenler. Yaşadığı hayattan sıkılan Nana, oteli ve tüm eşyalarını satarak ortadan kaybolur. Aylar boyunca onunla ilgili garip hikayeler duyulur. Kiminde beş parasız sokaklara düştüğü söylenirken kiminde zengin bir prensin metresi olduğundan bahsedilir. Döndüğünde ise çiçek hastalığına yakalanır ve ölür.
Çevresini kıran ve ölüm saçan eseri tamam olmuştu artık! Kenar mahallelerinin çöp yığınlarından uçan bir sinek, çürümüş topluma dejenere tohumunu aşılamış ve erkekleri, sadece üzerlerine konmakla zehirleyivermişti. Dişiliği, yere serilen kurbanlarının arasında, bir savaş meydanını aydınlatan sabah güneşi gibi yükselirken Nana, işlediği cinayetlerin farkında olmuyordu.”  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder