17 Şubat 2018 Cumartesi

BABİL'DE ÖLÜM İSTANBUL'DA AŞK_İskender Pala

✮✮✮

Bağdat, Kanun Koyucu tarafından ele geçirildiğinde İlimler Akademisinin Süryani kütüphanecisi, kütüphanenin de teslim alınacağını ve çok az zamanının kaldığını bilmektedir. O sırada kütüphanede olan Hilleli Mehmet Efendi(Fuzuli)’ye, oldukça değerli taşlarla süslenmiş, kabzası çift boynuzlu, çatal dilli bir yılanbaşı şeklinde yapılmış ve üzerinde Fuzuli'nin anlamadığı dilde yazıların olduğu hançeri uzatarak 'Aşkı bilen biri için yedi gerçek sır vardır, ona sahip olan dünyaya hakim olur.' der. Emanetini korumasını, uygunsuz kişilere vermemesini ister. Kanun Koyucu adına kütüphaneyi teslim almak için Nişancı Celalzade Mustafa gelir. Fuzuli ile tanışır, sohbet eder ve onu evine davet eder. Fuzuli’den yıllardır dilden dile anlatılan Leyla ile Mecnun hikayesinin, bir de onun gibi usta bir şair tarafından Türkçe olarak kaleme alınmasını ister. Sonraki günler Fuzuli Süryani kütüphanecinin öldüğünü öğrendiğinde bunun kendisine verilen hançerle ilgili olabileceğini düşünür. Hançeri incelerken kabzasından üzerinde harflerin olduğu bir şerit fırlar. Fuzuli bu şeridi alır ve hançeri kaldığı medresenin bahçesine gömer. Deri şeridi de matarasının kayışının iç yüzünde saklar. Bu şifre Babil Cemiyeti’ne aittir. Babil Cemiyeti, uzay araştırmaları yapan yedi bilge rahipten oluşur. Kurdukları Babil Uzay Araştırmaları Merkezi'nde, yaptıkları gözlem ve hesaplamalara göre; dünyanın yuvarlak olduğunu ve güneş çevresinde döndüğünü keşfetmişler. Hatta uzay yolculuğuna kapı aralayacak bilgileri şifreleyerek fırında pişirdikleri yedi adet tablete yazmışlar ve bu tabletlerle birlikte bir çok değerli eşyayı İştar Tapınağı'na gizlemişlerdi. Bu tapınağın kapısının açılmasını sağlayacak şifre ise hançere kaydedilmişti. Bu hançer bilimsel gelişmeler peşinde olan insanlar kadar hazine avcıları için de oldukça değerliydi. Fuzuli bu yedi şifreyi, yazacağı Leyla ile Mecnun hikayesine gizlemeye karar verir. Bundan sonra olan olaylar, çöl kızı Leyla'nın kendi eliyle yaptığı ve dudak izini bıraktığı parşömen kağıdının, Fuzuli’ye ulaşıp içinde şifreleri barındıran Leyla ile Mecnun mesnevisine dönüşmesi, dört yüz elli yıl boyunca, saraya girmesi ve sevilmesi, önce cariye Rukal'in eline geçmesi, Baki'yi, Hakani Mehmed Bey’i, Atai'yi, Nefi'yi, Evliya Çelebi’yi, Nabi’yi, Nedim'i, Şeyh Galib’i dolaşmasının, bu sırada zaman zaman BC üyelerinin eline geçerek şifrelerinin tek tek çözülmesinin, en son Namık Kemal'e ulaşıp, şimdi bulunduğu Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki camekanlı hücresinden anlattığı serüvenidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder