Bağdat,
Kanun Koyucu tarafından ele geçirildiğinde İlimler Akademisinin Süryani kütüphanecisi, kütüphanenin de teslim alınacağını ve çok az zamanının kaldığını bilmektedir. O sırada
kütüphanede olan Hilleli Mehmet Efendi(Fuzuli)’ye, oldukça değerli taşlarla
süslenmiş, kabzası çift boynuzlu, çatal dilli bir yılanbaşı şeklinde yapılmış
ve üzerinde Fuzuli'nin anlamadığı dilde yazıların olduğu hançeri uzatarak 'Aşkı
bilen biri için yedi gerçek sır vardır, ona sahip olan dünyaya hakim olur.' der.
Emanetini korumasını, uygunsuz kişilere vermemesini ister. Kanun Koyucu adına
kütüphaneyi teslim almak için Nişancı Celalzade
Mustafa gelir. Fuzuli ile tanışır, sohbet eder ve onu evine davet eder.
Fuzuli’den yıllardır dilden dile anlatılan Leyla ile Mecnun hikayesinin, bir de
onun gibi usta bir şair tarafından Türkçe olarak kaleme alınmasını ister.
Sonraki günler Fuzuli Süryani kütüphanecinin öldüğünü öğrendiğinde bunun
kendisine verilen hançerle ilgili olabileceğini düşünür. Hançeri incelerken kabzasından
üzerinde harflerin olduğu bir şerit fırlar. Fuzuli bu şeridi alır ve hançeri
kaldığı medresenin bahçesine gömer. Deri şeridi de matarasının kayışının iç
yüzünde saklar. Bu şifre Babil Cemiyeti’ne aittir. Babil Cemiyeti, uzay
araştırmaları yapan yedi bilge rahipten oluşur. Kurdukları Babil Uzay
Araştırmaları Merkezi'nde, yaptıkları gözlem ve hesaplamalara göre;
dünyanın yuvarlak olduğunu ve güneş çevresinde döndüğünü keşfetmişler. Hatta
uzay yolculuğuna kapı aralayacak bilgileri şifreleyerek fırında pişirdikleri
yedi adet tablete yazmışlar ve bu tabletlerle birlikte bir çok değerli eşyayı
İştar Tapınağı'na gizlemişlerdi. Bu tapınağın kapısının açılmasını sağlayacak
şifre ise hançere kaydedilmişti. Bu hançer bilimsel gelişmeler peşinde olan
insanlar kadar hazine avcıları için de oldukça değerliydi. Fuzuli bu yedi şifreyi,
yazacağı Leyla ile Mecnun hikayesine gizlemeye karar verir. Bundan sonra olan
olaylar, çöl kızı Leyla'nın kendi eliyle yaptığı ve dudak izini bıraktığı
parşömen kağıdının, Fuzuli’ye ulaşıp içinde şifreleri barındıran Leyla ile
Mecnun mesnevisine dönüşmesi, dört yüz elli yıl boyunca, saraya girmesi ve sevilmesi, önce
cariye Rukal'in eline geçmesi, Baki'yi, Hakani Mehmed Bey’i, Atai'yi, Nefi'yi, Evliya
Çelebi’yi, Nabi’yi, Nedim'i, Şeyh Galib’i dolaşmasının, bu sırada zaman zaman
BC üyelerinin eline geçerek şifrelerinin tek tek çözülmesinin, en son Namık
Kemal'e ulaşıp, şimdi bulunduğu Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki camekanlı
hücresinden anlattığı serüvenidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder