Ankara’ya 100 km mesafede bulunan 60 haneli, küçük bir yerleşim
yeridir Tozak. Çorak toprağıyla, susuz, kurak, yoksul bir Alevi köyüdür.
Köylülerden Pat Ali oğlunu evlendirecektir. Konuklara şarap ikram edebilmek
için üzüm yetiştiren çevredeki sünni köylerinden birine gider. Şarap
yapılacağını duyan köylüler ona üzüm vermek istemezler, zorluk çıkarırlar.
Köyün kuraklığına, yoksulluğuna, çaresizliğine çok üzülen Eğitmen Rıza köyün
dışında kullanılmayan bir arazinin bağ için uygun olduğunu düşünerek köylüleri
ikna eder. En büyük destekçisi Kır Abbas’tır. Tüm köylüler el ele vererek,
sabahtan akşama kadar çalışarak, bel hizasında olacak şekilde bu toprağı alt
üst ederler. Kasabadaki Ziraatten bağ çubukları isterler, yok cevabı alınca
çevre köylerden bulurlar. Aralarına kavun, karpuz ekerler, bir de su kuyusu
açarlar. Suya kavuşan toprak, kısa sürede zenginleşir. Bu süreçte kaplumbağalar,
serin bağları yurt edinir. Beş yıl sonra ilk ürün için büyük bir tören
hazırlarlar. Pekmez yaparlar, şarap yaparlar, bir kısmını da Ankara yoluna inip
gelen geçen yolculara dağıtırlar. Olaylar bu şekilde sürerken, köylü kötü bir
sürprizle karşılaşır. Köye kadastro ekibi gelir. Bağ yapılan arazinin hazine
malı olduğu söylenir. Ya köylüler bu araziyi satın alacaktır ya da arazi açık
artırmaya çıkarılacaktır. Köylülerin satın almak için parayı bulmaları mümkün
değildir. Canla başla çalışarak adam ettikleri, zenginleştirdikleri bu
toprakların ellerinden alınacak olması köylüleri küstürür. Kır Abbas,
gözyaşları ve hüzün içinde köyün hayvanlarını bağa salarak, tüm yapılanları
bozar. Böylece tüm yeşermeye başlayan umutları yok olur ve eski kurak
zamanlarına dönerler. Kaplumbağalar da darmadağın olan bağları terk ederler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder