Adam Zakir, Sultan
Vahideddin’in 1905 yılında doğan oğludur. Yahudi asıllı bir anneden doğmuş olduğu
için veliaht olma şansı yoktur, kayıtlara bile geçmemiştir. Saraydan uzakta,
bir köşkte büyütülür. Dört yaşında konuşmaya başladığında ilk kurduğu cümle
“Tanrı nerede?”dir. Adam, bu soruya
oldukça uygun bir evde doğmuştur. “Annem
bir Sefarad Yahudi’siydi ve Ladino dilini konuşurdu; babam bir Türk’tü ve Sünni
Müslüman’dı; mürebbiyem bir Fransız Katoliği’ydi; tarih öğretmenim Şii’ydi ve
Arapça konuşurdu; hahamım İbranice konuşurdu; müzik öğretmenim Ermeni’ydi;
İslam’ın farklı bir yorumuna inanan bir de haremağam vardı. Hepsi bir çeşit
Türkçe konuşurlardı” diye anlatır durumunu. Cumhuriyet ilan edilip hanedan
üyeleri yurtdışına yollandığında bir süre İstanbul’da gizlenip, misafir öğrenci
olarak tıp öğrenimi görür. Sonra bir gün yakalanıp sınır dışı edilir.Trenle, San
Remo’da sürgünde bulunan Vahideddin’in yanına gider, onun öldüğünü
öğrendiğinde arabasının tamirine yardım
ettiği Doktor Lugner’le birlikte Paris’e geçer. Uzun yıllar Dr Lugner’in
yanında çalışır ve onlarla birlikte yaşar. İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması ve
Paris’in işgali ile Avrupa, Yahudiler için güvenli olmaktan çıkar. Adam,
İstanbul’a döner. Yıldız Sarayı’nda gizli olduğunu sandığı hazineyi ararken
yakalanır ve polise Vahideddin’in oğlu olduğunu söyleyince akıl hastanesine
sevk edilir. Çıktığında ünlü Struma gemisine biner ve Filistin’de yeni kurulan
İsrail devletine doğru yola çıkar. Kudüs’te Müslüman olan Hoca Nasır’ın yanına
yerleşir. Doktorluk yapar. Burada geçirdiği yılların sonunda “Üç dini inanıcın
ortasında inançsız kalmış” bir adam olarak tedavi edilemeyecek düzeyde bir
beyin tümörü teşhisiyle hastaneye yatırılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder