28 Ekim 2020 Çarşamba

SİYAH ŞAL_Luigi Pirandello


✮✮ 

Nobel Ödüllü ve İtalya’nın Sait Faik’i olarak bilinen Luigi Pirandello’nun 15 öyküsünün yer aldığı eserdir. Genellikle çaresizlik içindeki insanların hayata tutunma çabalarını ya da vazgeçişlerini konu almıştır.

18 Ekim 2020 Pazar

SEKİZ DAĞ_Paolo Cognetti


 ✮✮✮

Pietro, Milano’da ailesiyle yaşayan yalnız bir çocuktur. Annesi banliyöde bir sağlık merkezinde çalışmakta, melankolik bir adam olan babası ise bir fabrikada kimyagerlik yapmaktadır. Yıllar geçtikçe birbirinden uzaklaşan çiftin en önemli tutkusu ise İtalya’nın dağlarıdır. Ailelerinin temeli bir dağda atılmış, trajedide bile onları dağlar bir arada tutmuştur. Yaz tatilleri için Pembe Dağ’ın eteklerindeki Grana köyünü keşfettiklerindeyse, oğulları Pietro için doğru yeri bulduklarını düşünürler. Burada Pietro’yu kendi yaşlarında ama onun gibi tatil yapmak yerine sığır güden sarışın bir çocuk, Bruno beklemektedir.  Dağ çayırlarını keşfe çıktıkları, terk edilmiş kulübeleri, viraneleri, eski değirmenleri merakla inceledikleri yazlar boyunca iki çocuk gitgide büyürken, tüm farklılıklarına rağmen dost olmanın anlamını da öğrenirler. Ayrıca Pietro bu yıllar boyunca babasının peşinden dağ patikalarında uzun yürüyüşler de yapar. Babasıyla olan ilişkilerinin temel izleğini de hem ilkgençlik çağında hem de huysuz kimyagerin ölümünden sonraki yetişkinlik çağında yine bu dağ patikaları oluşturur. Çocukluk, yetişkinlik, dostluk, insanın dünyadaki yerini bulması, baba-oğul ilişkileri gibi evrensel temaları lirik bir dille işleyen roman, sakin ama derin anlatıları sevenler için müthiş bir okuma deneyimi sunuyor.

BİZ İNSANLAR_Peyami Safa


 ✮✮✮

Orhan, Boğaziçi’nde özel bir okulda öğretmenlik yapmaktadır. Bir gün fakir bir öğrenci olan Tahsin, kendisine “eşek Türk” diyen Cemil’e taş atarak onu yanağından derince yaralar.  Orhan çocuğun tedavisini yaptırdıktan sonra onu evine götürür. Cemil yalıda oturan zengin bir ailenin çocuğudur. Kendileri Türk oldukları halde Türkleri aşağılayan sözler söylemesi Orhan’ı şaşırtmıştır. Yalıda Cemil’in annesi Samiye Hanım ve kuzeni Vedia ile tanışır. Vedia batılı eğitim almış oldukça güzel bir kızdır. Mütareke yıllarında Samiye Hanım’ın yalıda sık sık yabancı milletlerin insanlarını davet ettiği toplantılar düzenlemesi ve hatta onlara iltifat etmek için yalıya Fransız bayrağı asması çevrede yaşayanların tepkisine sebep olmuştur. Orhan ise okulda Tahsin’i savunduğu için işinden ayrılmak zorunda kalır ve çok zor günler geçirir. Birkaç kez Vedia ile görüşürler. Orhan, Vedia’dan çok etkilendiği halde onun duygularından emin olamaz. Vedia ne istediğini tam anlamıyla bilememekte, gözüne hitap eden Rüştü ve ruhuna hitap eden Orhan arasında istikrarsız zamanlar geçirmektedir.  

12 Ekim 2020 Pazartesi

DOĞU YOLCULUĞU_Hermann Hesse


 ✮✮✮✮

"Doğu'ya yolculuk ediyorduk, ama Ortaçağ'a, ya da Altın Çağ'a da yolculuk ediyorduk. İtalya'dan, İsviçre'den geçiyorduk, ama bazen de geceyi onuncu yüzyılda geçiriyor, atalarımıza, ya da perilere konuk oluyorduk. Tek başına kaldığım zamanlarda kendi geçmişimden mekanlarla ve insanlarla sık sık karşılaştım, eski nişanlımla Ren'in yukarılarındaki orman kenarında dolaştım. Sonra herhangi bir vadide grubuma yeniden katıldığımda, Cemiyet şarkılarını dinleyip liderler çadırının karşısına kamp kurduğumda anlıyordum ki çocukluğuma yaptığım gezinti, ya da Sanço'yla at binmem de bu yolculuğun bir parçasıydı; çünkü bizim tek hedefimiz Doğu'ya varmak değildi, daha doğrusu bizim Doğu'muz salt bir ülke, ya da coğrafi bir yer değil, ruhun yurdu ve gençliğiyle, hem her yerdi hem de hiçbir yer, tüm zamanların yekvücut olmasıydı." Hermann Hesse'ın, ilk gençlik yıllarından beri hayranı olduğu Doğu ve Doğu felsefesi, mistisizmi ve hayat görüşü, onun pek çok kitabının temelini oluşturmuştur. "Doğu Yolculuğu" yalnızca, Hermann Hesse'in değil, Alman dilinin de en güzel, en şiirsel anlatılarından biri.

KAN KARDEŞLER_Ernst Haffner


 ✮✮✮

İlk olarak 1932 yılında yayımlanan ve bundan bir yıl sonra Naziler tarafından yasaklanan Kan Kardeşler, iki dünya savaşı arasındaki yokluk ve sefalet yıllarında birbirlerine sığınmış delikanlıların oluşturduğu bir gençlik çetesinin hikâyesini anlatıyor. Kan Kardeşler Alman sosyal hizmet görevlisi ve gazeteci Ernst Haffner’in bilinen tek romanı. 2. Dünya Savaşı sırasında hayatına dair tüm izler yitip giden Haffner, romanında gerçekçi bir anlatım tarzı benimseyerek Hitler’in iktidara gelişinin arifesinde Berlin’in suç ve sefalet dünyasına ışık tutuyor. Yetimhanelerden, yetiştirme yurtlarından kaçmış delikanlıların suça savruluşlarını, yeraltı barlarında ve pis koğuşlarda gecelemelerini, çete yaşamının acımasız gerçekleri karşısında hayatta kalabilmek için verdikleri mücadeleleri ve toplumun onlardan esirgediği meşruiyeti nasıl birbirlerinde bulduklarını keskin ve çıplak bir dille anlatırken de asla basit bir melodrama gönül indirmiyor.

1 Ekim 2020 Perşembe

AMOK KOŞUCUSU_Stefan Zweig


✮✮✮✮ 

Anlatıcımız Hindistan’dan Avrupa’ya yolculuk yaptığı gemide odasından ancak sessiz ve serin olduğundan dolayı geceleri çıkmaktadır. Bir gece geminin gözlerden uzak bir yerinde yalnız olmadığını fark eder. Birkaç sohbet onların arkadaşlıklarına vesile olur. Bu adam yaşadıklarını ve sırlarını anlatmaya başlar. Küçük bir kasabada doktorluk yaparken bir kadın onunla konuşmaya gelir. Varlıklı, asil bir kadındır ve oldukça gururludur. Kocasından olmayan bir bebek taşımaktadır. Yakında kocası uzun bir yolculuktan dönecektir ve o gelmeden hamileliğini sonlandırmalıdır. Doktor ise onun boyun eğmez ve kendisini satın almaya çalışan tavrından hoşlanmaz ve rica etmesini sağlamaya çalışır. Hatta başka bir şekilde kendisine teslim olmasını ima eder.  Kadın sert bir ifadeyle reddeder ve orayı terk eder. Yardıma ihtiyacı olduğu halde kadına yardım etmediği için kendini suçlu hisseden doktor bunun üzerine her yerde kadını aramaya başlar. Onun peşinden şehre gelir. Yardım etmek istediğini ve bebeği alacağını söylese de artık kadın ona güvenmez. Şehrin arka mahallelerinin birine, şartları oldukça kötü olan bir yere bebeğini aldırmaya gider. Fakat yanlış müdahale ile çok fazla kan kaybeder. Durumu öğrenen doktor kadının yanına gider fakat yapılacak bir şey kalmamıştır. Kadının doktordan son isteği ölümünden sonra onurunun korunmasıdır.

TRENİN TAM SAATİYDİ_Heinrich Böll


 ✮✮✮

Yirmili yaşlarının başında olan Andreas cepheye katılma emri alır. Daha önce de birkaç kez yaralanmıştır. Bu kez geri dönemeyeceğine ilişkin bir saplantı oluşur onda. Cepheye gitmek için günlerce sürecek bir tren yolculuğu yapacaktır. Yolculuk esnasında geri dönmek için sebepleri olmayan iki askerle tanışır. Tüm zamanlarını birlikte geçirmeye başlarlar. Andreas ise sürekli ölümün kaç gün sonra ve hangi şehirde kendisini bulacağını hesap etmektedir.

GÜL YETİŞTİREN ADAM_Rasim Özdenören


 ✮✮✮

Kitapta iki farklı hikaye parçalar halinde ilerliyor. Bunlardan biri gül yetiştiren adam. O, Kurtuluş Savaşı yıllarında mücadele etmiş, savaş sonrasında ise vatanının, mücadele ettiği değerlerin ters istikametinde evrilmesine tanıklık eden biri. Bu değişimleri gördükçe hayata küsen ve kendi kabuğuna çekilen biri. Uzun yıllar boyunca evinden hiç çıkmamış, peygamber kokusudur diye bahçesinde eşsiz güller yetiştirmiş. Diğer hikayede ise modern çağı temsil eden genç bir yazar var. Yaşlı bir işadamıyla evli olan Sitare’ye aşık. Sitare diğer insanların gözünde yaşlı ve zengin işadamını, gençliği ve güzelliği ile kandıran, onunla evlenen ve daha sonra her fırsatta onu aldatan biridir. İşadamı hastanede yatarken Sitare, Yazar ve arkadaşları olan birkaç kişi ile birlikte tatile çıkarlar. Lüks oteller, kumarhaneler, gece kulüpleri onların değişmez mekanları olur. Sitare, arkadaşlarıyla birlikte sohbet ettikleri bir akşam oldukça ümitsiz bir biçimde arkadaşlarının hakkındaki düşüncelerinin doğru olmadığını, sanılanın aksine kocasını aldatmadığını söyler ve aynı gece intihar eder. Gül yetiştiren adam ise torununun ısrarlarına dayanamayarak sabah namazını camide kılmak için dışarı çıkar. Yüksek katlı binalar, renkli ışıklarla süslenmiş vitrinler, hızla geçen otomobiller…Her şey ona yabancı ve bozulmuş gelir. Arkadaşları boşu boşuna can vermişçesine fötr şapka takan birinin olduğunu görür. Namaz çıkışında imamı bile cübbe ve sarığını çıkarmış, sakalsız olduğunu görünce dayanamaz. Yıllardır içinde biriken suskunluğunu bozar. İmanın gizli, İslam’ın ise aşikar olması gerektiğini, dışı kafire benzeyen insanın içinin de kafire benzemeye başlayacağını söyleyerek onları uyarır. 
Sitare’nin intiharının ardından yazar Sitare’nin de arkadaşı olan Tansel ile evlenme hazırlığındadır. Elindeki gazetede 80 yaşındaki bir adamın halkı isyana teşvik ettiği iddiasıyla tutuklandığı yazmaktadır.