29 Kasım 2016 Salı

NAR AĞACI_Nazan Bekiroğlu


✮✮✮✮
"Nazan Bekiroğlu'ndan Trabzon-Tebriz-Tiflis-Batum-İstanbul hattında geçen muhteşem bir roman.
Balkan Savaşı döneminde başlayıp I. Dünya Savaşı'na uzanan bir öykü...
Trabzon'dan ve Tebriz'den doğup birbirlerine doğru yol alan iki hayat; önce deli akan sonra durgunlaşan iki ırmak... Aslında çok ırmak... Tebriz'in en büyük, en asil halı tüccarının deli fişek oğlu Settarhan ve Trabzonlu inci tanesi Zehra...
Ateşin bakışlı ateşin duruşlu; ırmağını kendi bildiğince alev ateş akıtmayı seçen bir genç kız Azam. Adı ne aşk ne de dostluk olan bir duyguyla Settarhan'ın ırmağına dolanan Batumlu kitapçı Sophia. Acıyla yoğrulan, yoğruldukça durulaşan, kendi varlıklarını sevdiklerinin varlığında eriten Büyükhanım ve Hacıbey...
Ve hep kendi içine doğru akan, kendi ırmağını gencecik yaşta milleti için kurutan, Trabzon'un "kırık kafiyesi" İsmail, ah İsmail...
İki büyük savaşın savurup yeniden şekillendirdiği hayatlar, muhaceret, mücadele, kader, farklı inançların aktığı ortak zemin, üç ülke ve üç sevda Nazan Bekiroğlu'nun mürekkebi aşk olan kaleminde buluştu. "Nar Ağacı" hayal kadar zengin, roman kadar güzel, tarih kadar gerçek bir hikâye… İncelikle işlenmiş karakterleri, son derece zengin detayları ve dönemi anlatmadaki maharetiyle okuyanı çarpacak ve yıllarca unutulmayacak bir kitap..."

 Fotoğraflardan yola çıkarak hikaye oluşturma fikri çok güzel. Çok beğendiğim kitaplardan biridir.

26 Kasım 2016 Cumartesi

LİMON AĞACI_Sandy Tolan


"Ortadoğu'nun kalbi... Acı, savaş, anlaşmazlık dolu bir tarih. İki halk ve iki aile. Topraklarından zorla sürgün edilen Filistinli Arap Beşir ile ailesi Nazi katliamından kaçmış olan İsrailli Yahudi Dalia'nın anlaşmazlığın ortasında kurduğu, yüreğinizi ısıtacak dostluğu... 
Zarafet ve merhamet ile yazılmış LİMON AĞACI her şeyin pamuk ipliğine bağlı olduğunu ama yine de her şeyin olabileceğini hatırlatıyor. Tarihin acımasızlığına inat Ortadoğu'nun kalbinde yeşeren LİMON AĞACI unutamayacağınız bir kitap olacak."
Beşir ve Dalia'dan harika bir roman çıkarılabilecekken resmen bu iki karakter ve limon ağacı israf edilmiş. Gereksiz karakterler ve ayrıntılı tarih anlatımı çok yorucu. Beşir ve Dalia ile tarihsel anlatım birbirine  iyi yedirilmemiş.Bağımsız bölümler halinde kalmış.Sürükleyici bir tarihi roman olmaktan ziyade insanda sayfa atlama isteği uyandırıyor.

24 Kasım 2016 Perşembe

Kuzuların Sessizliği_Thomas Harris

✮✮✮
Çok bilinen bir eser olduğu için konusu hakkında bilgi vermeyi gereksiz görüyorum.  Dizisi veya filmi çekilmiş eserleri önce okumayı tercih ederim ama bu kitabı okumak bana yeni nasip oldu.Filmler genelde güzel ayrıntıları veremez. Bu kitapta da onu hissettim. Starling ve Crawford karakterlerinin filmde gerektiği gibi ifade edilmediğini düşünüyorum.

KAFES_Josh Malerman

✮✮✮✮✮
"Görülmemesi gereken korkunç bir şey... Ona atılan bir bakış kişiyi ölümcül bir deliliğe sürüklüyor. Ne olduğunu ve nereden geldiğini ise kimse bilmiyor...
Malorie ve iki çocuğu, olayların başlangıcından beş yıl sonra hayatta kalmayı beceren bir avuç insan arasındaydı. Nehrin kenarındaki terk edilmiş bir evde çocuklarıyla yaşayan Malorie, ailesinin güvende olabileceği bir yere gitmenin hayalini kuruyordu. Tek bir yanlış hamle ölümlerine yol açabilirdi. Ve onları takip eden bir şey vardı.
Bu bilinmeyene doğru göz bağının karanlığında yaptığı yolculukta Malorie sık sık geçmişini hatırlıyordu. Bilinmez tehlikenin karşısında bir araya gelerek hayatta kalmaya çalışan, kendisini de aralarına kabul ederek onu da kurtaran ev arkadaşları teker teker aklına geliyordu: Bir zamanlar yabancı olan bir grup insanın birer birer kapısını çaldığı evde kurdukları ortak hayat... Ancak sağ kalan ve kapılarını çalan insanlar arttıkça ortaya yüzleşmeleri gereken bir soru çıkmıştı: Herkesin aniden delirdiği bir dünyada kime güvenilebilirdi?"
Okurken gerildiğim ve elimden bırakamadığım bir kitap oldu. Çok beğendim.

19 Kasım 2016 Cumartesi

HİKAYECİ_Jodi Picoult

✮✮✮✮✮
Annesinin ölümüne sebep olan trafik kazasından sonra Sage yüzünde büyük bir yara iziyle yaşamak zorundadır. Kendisine yönelen bakışlardan oldukça rahatsız olduğu için geceleri bir fırında çalışır. Annesinin ölümünden kendini suçlamaktadır ve uzun zamandır yas terapilerine katılmaktadır. Terapi seansları dışında gündüz pek dışarı çıkmaz. Bu seanslarda Josef ile tanışır. Josef ölmek için ondan yardım ister. Fakat anlattıkları üzerine Josef ve Sage'in Auschwitz kampından sağ çıkmayı başaran büyükannesi Minka'nın da dahil olduğu olay örgüsü ortaya çıkar.
Upiorların romana katkısı etkileyici. Fakat finalde Sage bence olmaması gereken bir veballe bırakılmış. Bununla yaşamaya nasıl devam edebilir?
Ve kitaptan beğendiğim bir bölüm "Güç, senden zayıf olanlara korkunç şeyler yapmak değildir. Güç, korkunç şeyler yapabilecek durumdayken bunu yapmamayı tercih etmektir."

CAM ÇOCUK_Jodi Picoult

✮✮✮✮✮
Osteogenesis Imperfekta kısaca OI hastalığı ile dünyaya gelen Willow O'Keefe'nin yaşam öyküsü. Olaylar aile bireylerinin, doğum doktorunun ve avukatlarının gözünden bölümler halinde anlatılır. Hastalığı sebebiyle hastane ve tedavi masrafları oldukça yüksektir. Bulunduğu ortamlarda onun kullanımına uygun düzenlemeler yapılması da gerekir ki; ailenin maddi durumu gün geçtikçe daha da kötüleşmektedir. Annesi Willow'un yaşam standartlarını iyileştirebilmek adına tazminat alabilmek için "Kusurlu Doğum" davası açar. Dava süreci oldukça sancılı geçer.
Her bir bölümde onların gözlerinden olaya bakarken ve -sen de haklısın- derken buldum kendimi. Okurken kendimi  yargıladım sürekli. "Ben olsaydım, nasıl davranırdım?"
Güzel bir konu, etkileyici bir anlatım, akıcı bir dil. Beğenerek okudum.