İstanbul’da,
Milli Mücadeleyi destekleyen bir gazetenin çıkarılmasına yardım eden Kâmil Bey,
Anadolu’ya önemli belgeler göndermek üzereyken yakalanmış ve yedi yıl hapse
mahkum edilmiştir. Bayram arifesinde hapishaneye getirilir. Onun kim olduğunu
çıkaramayan görevliler ikinci koğuşa yerleştirirler. Koğuşun ağası Faytoncu
Osman onu çok iyi karşılar. Ağanın sofrasında misafir edilir. Yatağı gelen
kadar kendisine yatak hazırlanır. Mahkum Zekeriya Hoca ona koğuşun kurallarını,
kültürünü öğretmeye çalışır. Kamil Bey’in lakabı ‘Hafız’dır. Hapishane
jargonunda ‘avanak’. Zamanla elindeki her şey alınacak ve adembabalar koğuşuna
gönderilecektir. Faytoncu Osman Ağa kumara oturduğu bir akşam üst üste
kaybettikten sonra parası kalmadığı bahanesiyle Kâmil Bey’den para ister. Yok diyemeyen Kâmil
Bey’in bütün parasını kumarda kaybeder. Ertesi gün yediği yemekler ve yattığı
yatak için Kâmil Bey’den fahiş bir ücret talep ederler. Hiç parası kalmayan
Kâmil Bey ata yadigârı altın saatini vermek zorunda kalır. Üstelik yengem
dediği bir kadının getirdiği hediyenin kendisine haber verilmeden koğuşta
paylaşılması ve kadın hakkında kötü konuşulması olayların üzerine tuz biber
eker. Kâmil Bey, Faytoncu Osman Ağa ile birlikte üç adamını öyle döver ki Faytoncu
Osman tanınmayacak hale gelir. Kavganın üzerine müdürlüğe çıkmak isterken, onu
bekleyen fakat hapishaneye geldiğinden habersiz olan Binbaşı Arif Bey’le
karşılaşır. Kim olduğu anlaşılınca hapishane müdürü tarafından bin bir özür
dilenerek Arif Bey’in koğuşuna alınır. Bu koğuşta daha rahat eder. Arif Bey'le
Anadolu'dan gelen haberleri takip ederler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder