27 Kasım 2018 Salı

SEVGİ NEREDEYSE TANRI ORADADIR_Tolstoy

✮✮
Tolstoy'un ömrünün son yirmi beş yılında yazdığı "Sevgi Neredeyse Tanrı Oradadır", "Polikuşka", "Üç Ölüm", "Asuri Hükümdarı Asarhadon", "İlyas", "Büyükler Küçüklerden Akıllı Çıktı" ve "Tavuk Yumurtası Büyüklüğündeki Tohum" adlı öykülerden oluşmaktadır. "Sanat zenginlerin, aydınların elinde bir imtiyaz olmaktan kurtulmalı; insanların birbirleriyle kaynaşmasına, iyilik, hakikat, aşk yolunda yürümelerine yardım etmelidir." anlayışıyla yazılan bu öyküler, Tolstoy'un kötülüğe iyilikle karşı koymayı ve ruhun kurtuluşunu her şeyden üstün tutmayı ileri süren felsefesinin ürünüdür. 

25 Kasım 2018 Pazar

ACI KAHVE_Agatha Christie

✮✮
Bilim adamı Sir Claud Amory atom partikülleri üzerindeki araştırmaları sonucu şimdiye dek kullanılan tüm patlayıcılardan binlerce kez daha etkili bir bomba formülü oluşturur. Bu formül bir servet değerindedir. Amory, para için aile fertlerinden birinin formülü çalacağından korkar. Dedektif  Hercule Poirot’u formülü koruması ve yetkililere teslim etmesi için evine davet eder. Fakat dedektif eve varmak üzereyken formül çalınır. Amory evde yaşayan herkesi kütüphanede toplayarak formülün içlerinden biri tarafından çalındığını söyler. Uşağından odanın ışıklarının kapatılmasını ister. Formülü alan kişinin onu masaya bırakmasını, yoksa ışıklar açıldığında herkesin aranacağını bildirir. Işıklar yandığında masada bir zarf duruyordur ve Amory ölmüştür. Ölümünden hemen sonra Dedektif Poirot eve girer. Kütüphanede hepsi birliktedir. Masadaki zarfın içi boştur. Ertesi gün Sir Claud Amory’nin akşam yemeği sonrası içtiği kahveden zehirlenerek öldüğü anlaşılır. Dedektif onu kimin zehirlediğini ve formülü çaldığını araştırmaya başlar.

20 Kasım 2018 Salı

ŞEHİR MEKTUPLARI_Ahmet Rasim


Şehir Mektupları kitabı Ahmet Rasim’in doğup büyüdüğü şehir olan İstanbul’dan her yönüyle bahsettiği şehir, kültür, sanat, insan merkezli onlarca mektubundan oluşmaktadır. 1890’lı yıllarda daha ziyade Malumat gazetesinde yayımlanan mektuplarında Adalar’dan, Bakırköy’den ve İstanbul’un çeşitli park ve bahçe alanlarından bahsederek, tasvirler yaparak İstanbul resmi çizer. Boğazdan ve mesire alanlarından haberler verir. Arkadaşlarıyla olan muhabbetini, şehrin güzelliklerini seyrederken karşılaştığı ilginç olayları anlatır. Şehirde yaşanan ramazan ve bayram günlerinden bahseder.

17 Kasım 2018 Cumartesi

BİR İDAM MAHKUMUNUN SON GÜNÜ_Victor Hugo

✮✮✮✮
İşlediği cinayet üzerine idam cezası alan mahkum –ne adını biliyoruz ne de cinayet işlemesinin sebebini- beş haftadan beri Bicetre hapishanesindedir. Bu süreyi sürekli ölümü düşünerek geçirmiştir. Ölümün kendisi gelmeden düşüncesi onu öldürmeye başlamıştır bile. Bu süreçte yaşadıklarını ve düşüncelerini yazmak ister. Kendisinden sonra bunları okuyanlar belki idam cezası hakkında düşünürler ümidi içindedir. İdam cezasının verildiği günden itibaren düşüncelerini, hislerini yazmaya başlar. Güzel, güneşli bir ağustos gününde idam cezası almasına -oysa idam cezaları karanlık ve hüzünlü bir salonda, yağmurlu ve soğuk bir kış gününde açıklanmaz mıydı- hapishaneye getirilmesine, odasında kendisinden önce kalan idam mahkumlarının duvarlarda bıraktıkları izlere, kürek cezası alan mahkumların gönderilmesine, vedalaşmak için getirilen üç yaşındaki kızına, idamdan önce rahiple olan görüşmelerine değinir. Ve her bir çeyrek saati onun için bir yıla denk olan son gününe…

13 Kasım 2018 Salı

DİŞİ KURDUN RÜYALARI_Cengiz Aytmatov

✮✮✮✮
Mujunkum bozkırında yaşayan kurtlar Akbar ve Taşçaynar’ın baharda üç yavrusu olur. Akbar yavruları büyüyünce onlarla birlikte avlanacakları günlerin hayalini kurar. Bir gün bozkırdayken anne ve babasından uzaklaşan kurt yavruları ilk kez bir insanla karşılaşır. İnsan, yavruları sevmeye çalışırken Akbar büyük bir hızla insanın üstüne atlar. İnsanın  başını tutup yere çökmesi üzerine son anda ona saldırmaz ve üstünden atlar. Yavruların alıp uzaklaşır. Yavru kurtlar büyüdüğünde kalabalık sayga sürüsüyle dolu geniş bozkırda ilk avlarına çıkarlar. Harekete geçecekleri anda helikopter ve kamyonla gelen avcılar belirir. Binlerce sayga öldürülür. Akbar, Taşçaynar ve yavruları kaçan sayga sürüsünün arasında kalırlar. Yavrulardan kimi ayaklar altında ezilirken kimi avcılar tarafından vurulur. Bu katliamda yer alan kişilerden biri de Tanrı düşüncesini çağa uydurmak gerektiğini iddia ettiği için papaz okulundan kovulan Abdias’tır. Devamında Abdias’ı Mujunkum bozkırındaki sayga avına sürükleyen olaylar anlatılır. Yıllar önce bu bozkırda kurt yavrularını sevmek isterken annelerinden canını zor kurtaran Abdias, av sonrası kan gölünün ortasında, avcıları Tanrı’ya el açmaya, nedamet getirmeye davet edince dövülerek öldürülür. Bu arada Aldaş gölü civarına yerleşen Akbar ve Taşçaynar'ın beş yavrusu daha olur. Ancak bölgenin altın bakımından zengin olduğu anlaşılınca insanlar bölgeye gelirler ve alanı temizlemek için yangın çıkarırlar. Yangının ortasında kalan kurtlar, yavrularını kaybederler. Kendileri göle atlayıp yüzerek kurtulurlar. Ala-mengü dağlarına yerleşen Akbar ve Taşçaynar’ın burada dört yavrusu olur. Bu yavruların da akıbeti iyi olmaz. Yavruları yuvada bırakıp ava çıktıkları bir gün ormandan geçen çoban Bazarbay, yavru kurtların sesini duyar. Satıp para kazanmak için dört yavru kurdu alır. Yol üzerinde çoban Boston’un evinde geceyi geçirir. Yavrularının kokusunu takip eden Akbar ve Taşçaynar, Boston’un evine kadar gelirler. Bundan sonraki bütün geceler Akbar ve Taşçaynar sabaha kadar Boston'un evinin yakınlarında ulumaya başlarlar. Boston, Bazarbay’dan kurt yavruları alıp yuvalarına geri götürmek ister ama o, çoktan yavruları satıp parasını yemiştir. Akbar ve Taşçaynar, yavrularının intikamını almak istercesine insanlara ve sürülere saldırırlar. Boston, kurtları tuzağa düşürür. Taşçaynar’ı öldürür. Akbar kaçar. Uzun süre Akbar ortalıkta görünmez. Bahar geldiğinde Boston, adamlarıyla sürüleri yaylaya doğru yola çıkarır. Kendisi de peşlerinden gidecektir. İnsanların ve köpeklerin olmamasından faydalanan Akbar çiftliğe gelir. Boston’un iki yaşındaki oğlunu dişlerinin arasına alıp dağlara doğru kaçmaya başlar. Boston acıyla Akbar'ın peşine düşer. Oğluna zarar vermek korkusuyla ateş edip etmemek konusunda tereddütlüdür. Fakat Akbar’ın oğlunu alıp götürmesine izin vermeyecektir. Ateş eder ve Akbar’ı vurur. Yanlarına gittiğinde Akbar’ın, oğlunun göğsünü delip geçen kurşunla vurulduğunu görür. Dünyası başına yıkılır, gözyaşlarına boğulur. Kendine geldiğinde tüfeğini alır, atına atlar, bütün bunların sorumlusu olan Bazarbay'ı öldürür. Artık onun için yaşamanın bir anlamı kalmamıştır. İçinde yanan ateşi söndürmek için göle gider, dalgalara doğru ilerler...

7 Kasım 2018 Çarşamba

LEYLEKLERİN UÇUŞU_Jean Christophe Grange

✮✮
Uzun yıllarını doktora çalışması için harcayan otuz iki yaşındaki Louise Antioche artık harekete geçmek, hayata atılmak ister. Kendisini evlat edinmiş ailesinin tavsiyesiyle kuş bilimci Max Böhm ile tanışır. Her yıl düzenli olarak leyleklerin göç yollarını izleyen Max, kendi bölgesine gelen leyleklerin ayaklarına halkalar takmıştır. Bu yıl halkalı leyleklerin hiçbiri geri gelmemiştir. Max bunu çok şüpheli bulur. Leyleklere ne olduğunu öğrenmesi için Louise ile anlaşır. Louise leyleklerin göç yollarını takip edecektir. Yolculuğa çıkmadan kısa süre önce bir leylek yuvasında Max’ın cesedini bulur. Otopside Max’ın kalp nakli olduğu ortaya çıkar ama bu nakille ilgili hiçbir kayıt bulunamaz. Louise yola çıkar. Göç yolları üzerinde uğradığı her şehirde Max’ın leyleklerini takip eden kuşbilimciler ona yardımcı olurlar. Kimi yerlerde ona yardımcı olan insanlar öldürülür. Louise’i de öldürmek isterler. Leylekleri takip ederek İsrail’e gelen Louise araştırmaları sonucunda leyleklerin ayaklarındaki halkalar aracılığıyla elmas kaçakçılığı yapıldığını öğrenir. Bundan sonraki durağı Orta Afrika Cumhuriyetindeki elmas madenleridir. Bu madenleri Otto Kiefer isminde biri yönetmektedir. Max Böhl de burada çalışmıştır. Louise burada Max Böhl ile ilgili bilgilere ulaşır. Max Böhl’e kalp nakli burada Fransız bir doktor tarafından yapılmıştır. Nakledilen bu kalp Max’ın oğlundan alınmıştır. Max’ın oğlu kayıtlarda hayvan saldırısı sonucunda öldü olarak gösterilmiştir. Louise elmas madenlerine giderken konakladığı bir kampta genç bir kız ölmüştür. Hayvanlar tarafından öldürüldüğü söylendiğinde Louise şüphelenir ve cesedi inceler. Kalbi gayet ustalıkla çıkarılmıştır. Max Böhm yalnızca elmas kaçakçılığına değil organ hırsızlığına da karışmıştır. Max öldüğüne göre artık Louise, Max’a kalp naklini yapan, organ hırsızlığının arkasında olan doktorun peşine düşecektir.