Her şey karıkoca arasında yaşanan bir
oyunla başlar. Gerald’ın isteğiyle, bu işe pek de gönüllü olmayan Jessie kolları karyolanın başucuna
kelepçelenmiş bir halde yatıyorken kocasının tepesinde dikilip ağzından salyalar
akarak bakıyor olması, onda tiksinti
uyandırmıştır. Bu oyunu oynamak istemediğini söylemesi bile Gerald tarafından rol sanılır. Kendini aşağılanmış
hissediyordur. Kurtulmak isterken kocasına okkalı bir tekme savurur. Yere düşen
Gerald kalp krizi geçirir ve ölür. Medeni dünyadan kilometrelerce uzakta, tatil için geldikleri göl kenarındaki bu
yazlık evde Jessie yatağa bağlı ve çaresiz kalmıştır. Çığlıklarını kimse
duymaz. Yapayalnızdır. Yalnızca kafasının içinde konuşan, tartışan kendisiyle
alay eden sesler vardır. Yatakta aç, susuz ve çıplak olarak günler geçirir. Aç
bir köpek tarafından kocasının yenilmesini izler. Akşam karanlığında odanın
köşesinde bir silüet olduğunu görür. Fakat gerçekten öyle bir şey var mı, basit
bir gölgeyi hayal gücüyle abartıyor mu yoksa deliriyor mu ayırt edemez. Yine de
bu silüetin onda yarattığı korku buradan
kurtulması için çok az zamanı kaldığını
fısıldamaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder