1938’de birbirlerini
hiç tanımayan on kişiye, arkadaşları, akrabaları, meslektaşları vs. tarafından
tatillerini Zenci Adası’nda geçirmeleri için mektupla davet gelir. Bu on kişi
adaya doğru yol alır ve yolda birbirleriyle tanışmaya başlarlar. Konuklar adaya
vardıklarında adanın sahibinin hizmetkarları tarafından karşılanıp malikaneye
yerleştirilirler. Misafirler odalarına yerleştiklerinde her birinin duvarında
On Küçük Zenci hakkında çocuk şarkısına benzeyen bir yazı vardır:
On küçük zenci yemeğe gitti,
Birinin lokması boğazına tıkandı. Kaldı dokuz,
Dokuz küçük zenci geç yattı,
Sabah Biri uyanamadı, kaldı sekiz,
Sekiz küçük zenci Devon’u gezdi,
Biri geri dönmedi. Kaldı yedi,
Yedi küçük zenci odun kırdı
Biri baltayı kendine vurdu. Kaldı altı,
Altı küçük zenci bal aradı,
Birini arı soktu. Kaldı beş,
Beş küçük zenci mahkemeye gitti,
Biri tutuklandı. Kaldı dört,
Dört küçük zenci yüzmeye gitti,
Birini balık yuttu. Kaldı üç,
Üç küçük zenci ormana gitti,
Birini ayı kaptı. Kaldı iki,
İki küçük zenci güneşte oturdu,
Birini güneş çarptı. Kaldı bir zenci.
Bir küçük zenci yapayalnız kaldı.
Gidip kendini astı. Kimse kalmadı.
Saat sekizde yemek salonuna gelen misafirler masanın üzerinde on adet küçük
zenci heykeliyle karşılaşırlar ve hepsi odalarındaki yazıdan bahseder, herkesin
odasında yazı bulunması çok gariplerine gider ve o sırada arka fondan bir insan
sesi işitilir. Gramofondan gelen bu ses odada bulunan on kişinin geçmişte
verdikleri kararlarla birilerinin ölümüne neden olduklarını tek tek söyler. Ve
suçluların kendilerini savunacak bir şeylerinin olup olmadığını sorar. Odadaki
on kişinin geçmişteki ölümler hakkında kendilerince çeşitli mazeretleri
bulunmakta ve kendilerini masum görmektedirler. On küçük zenci şiirinin
dizelerine uygun bir biçimde davetlilerin sayısı azalmaya başlar. Kimsenin
gözünün yaşına bakmadan, acımasızca malikanede ölümler gerçekleşir ve herkes birbirinden
şüphelenir. Her ölümden sonra yemek masasındaki zenci heykellerinin sayısı
azalmaktadır. Sona kalan iki kişiden biri olan Vera diğer kişiyi silahla vurur ve kendini asarak
intihar eder. İşin ilginci malikanedeki herkes ölmüştür.
Ölen on
kişinin içinde olan katilimizden cinayetleri nasıl işlediğini anlattığı
mektubun son bölümünden bir not:
“Ve
nihayet….
Yazımı bitireceğim ve bir şişeye koyup ağzını sıkıca kapayıp mühürledikten
sonra denize atacağım. Niçin? Evet niçin?
Daima kimsenin içinden çıkamayacağı esrarengiz bir cinayet işlemeyi arzu edip
durmuştum. Fakat şimdi şunu anlamış bulunuyorum ki, hiçbir sanatkar şaheserini
sadece kendi görerek tatmin olamaz. Sanatkarı asıl tatmin eden şey eseri değil,
onun meydana getirdiği takdir ve alkışlardır. Bütün insanlar önünde şunu itiraf
ediyorum ki, ben de ne kadar zeki ve kurnaz olduğumun herkes tarafından takdir
edilmesini isteyen bir zavallıyım…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder