5 Aralık 2017 Salı

A'MAK-I HAYAL_Filibeli Ahmed Hilmi

✮✮
Ahmet Raci, dindar bir annenin terbiyesinde yetişmiş, çevresi tarafından sevilen, tahsilli bir gençtir. Belirli bir sorunu olmasa da sürekli kalbinde bir ağırlık vardır. Küfür ile imanı, inkar ile ikrarı, tasdik ile şüpheyi aynı anda yaşadığı inancındadır. Bu ikilikten ve şüphelerden kurtulmak için, bazı alimlerle görüşür, ispritizma ve manyetizma cemiyetlerine girip çıkar, ancak derdine çare bulamaz. Günün birinde, her zaman önünden geçtiği mezarlığın kapısını açık görüp içeri girer. Mezarlıkta bir kulübede yaşayan, ney üfleyip gazeller söyleyen, kıyafetlerinin üstü ayna ve parlak metal parçalarıyla dolu Aynalı Baba ile karşılaşır. Ruhundaki sıkıntıları onunla paylaşır. Onu her ziyaretinde ikram edilen kahvenin ve üflenen neyin etkisiyle Raci, hayal âlemine geçer. Raci birinci gün Nirvana’ya ulaşmak için kendisini Buda’nın sarayında bulur fakat arzularını yok edemediği için bu zirveye ulaşamaz ve geri döndürülür. İkinci gün, Ey ateş! Zulmetleri aydınlat, diyen Zerdüşt’ün diyarına ulaşır. Zerdüşt’ün sarayında Ehrimen’le Hürmüz’ün mücadelesini seyrederek yeryüzünden kötülüğün kaldırılamayacağını anlar. Üçüncü gün “Devr-i Daim” şehrine giderek her şeyin başladığı yere döneceğini öğrenir. Dördüncü gün “Meydan-ı İmtihan, Mecma-ı Arifan”. Arifler arasında yapılan bir imtihan vesilesiyle insanların hakikatı görmelerinin ne kadar zor olduğunu anlar. Beşinci Gün “Saha-i Azamet”. Anka kuşu ile binlerce alem arasında bir yıl süren bir seyahatten sonra, bu sonsuz alemlerin Allah’ın yüceliği karşısında bir hiç olduğunu anlar. Altıncı gün “Kaf-u Anka”. Kainatta olup bitenleri anlamak maksadıyla sorulan “Bu kervan nereye gidiyor?” sorusunun cevabının “bütün mevcudatın eşsiz, sırra, aşk nuruna doğru, bu seyran ve bu devranın ezeli ve ebedi olduğunu” anlar. Yedinci gün “Umman-ı Azamet ve Girdab-ı Kibriya”. İlahi ilim karşısında insanın sahip olduğu ilmin bir nokta ka dar olduğunu, hakiki ilmin ise Hakk’ı birlemekten ibaret olduğunu anlar. Sekizinci gün “Muamma-yı Ebedi”. Ruhun hakikatinin yoklukla varlığın tek şey olduğunun anlamadan bilinmeyeceğini, bunu ise ilimde derece sahibi olanlardan başkasının idrak edemeyeceği gerçeğini anlar. Dokuzuncu gün “Mahfel-i Azam”. Büyük peygamberlerle alimlerin toplandığı bir mecliste hakiki saadetin ne olduğunu soran insanlığa, meclistekilerin hepsi kendi düşüncesine göre cevap verirse de hakiki saadetin ancak Peygamberimizin eliyle kainata dağıtıldığı hakikatini anlar. Sonunda Raci yokluk ile varlığın aynı şeyler olduğunu öğrenir. Dokuzuncu gün sonunda hayalinden uyandığında yanında Aynalı Baba yerine onun veda mektubunu gördüğünde Raci gözyaşlarına boğulur. Anadolu’nun dört bir yanında Aynalı Baba’yı ararken aklını iyiden iyiye yitirir ve Manisa tımarhanesine alınır. Aynalı Baba da buradadır. Bir zaman sonra Aynalı Baba ölür. Kur’an-ı Kerim ve kahve takımından ibaret olan servetini Raci’ye bırakır. Aynalı Baba ile yaşadıklarından sonra Raci’nin ruhu dinginleşmiş ve kalbi tatmin olmuştur. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder