Ahmet Raci,
dindar bir annenin terbiyesinde yetişmiş, çevresi tarafından sevilen, tahsilli
bir gençtir. Belirli bir sorunu olmasa da sürekli kalbinde bir ağırlık
vardır. Küfür ile imanı, inkar ile ikrarı, tasdik ile şüpheyi aynı anda
yaşadığı inancındadır. Bu ikilikten ve şüphelerden kurtulmak için, bazı
alimlerle görüşür, ispritizma ve manyetizma cemiyetlerine girip çıkar, ancak
derdine çare bulamaz. Günün birinde, her zaman önünden geçtiği mezarlığın
kapısını açık görüp içeri girer. Mezarlıkta bir kulübede yaşayan, ney üfleyip
gazeller söyleyen, kıyafetlerinin üstü ayna ve parlak metal parçalarıyla dolu
Aynalı Baba ile karşılaşır. Ruhundaki sıkıntıları onunla paylaşır. Onu her
ziyaretinde ikram edilen kahvenin ve üflenen neyin etkisiyle Raci, hayal
âlemine geçer. Raci birinci gün Nirvana’ya ulaşmak için kendisini Buda’nın
sarayında bulur fakat arzularını yok edemediği için bu zirveye ulaşamaz ve geri
döndürülür. İkinci gün, Ey ateş! Zulmetleri aydınlat, diyen Zerdüşt’ün diyarına
ulaşır. Zerdüşt’ün sarayında Ehrimen’le Hürmüz’ün mücadelesini seyrederek
yeryüzünden kötülüğün kaldırılamayacağını anlar. Üçüncü gün “Devr-i Daim”
şehrine giderek her şeyin başladığı yere döneceğini öğrenir. Dördüncü gün
“Meydan-ı İmtihan, Mecma-ı Arifan”. Arifler arasında yapılan bir imtihan
vesilesiyle insanların hakikatı görmelerinin ne kadar zor olduğunu anlar.
Beşinci Gün “Saha-i Azamet”. Anka kuşu ile binlerce alem arasında bir yıl süren
bir seyahatten sonra, bu sonsuz alemlerin Allah’ın yüceliği karşısında bir hiç
olduğunu anlar. Altıncı gün “Kaf-u Anka”. Kainatta olup bitenleri anlamak
maksadıyla sorulan “Bu kervan nereye gidiyor?” sorusunun cevabının “bütün
mevcudatın eşsiz, sırra, aşk nuruna doğru, bu seyran ve bu devranın ezeli ve
ebedi olduğunu” anlar. Yedinci gün “Umman-ı Azamet ve Girdab-ı Kibriya”. İlahi
ilim karşısında insanın sahip olduğu ilmin bir nokta ka dar olduğunu, hakiki
ilmin ise Hakk’ı birlemekten ibaret olduğunu anlar. Sekizinci gün “Muamma-yı
Ebedi”. Ruhun hakikatinin yoklukla varlığın tek şey olduğunun anlamadan
bilinmeyeceğini, bunu ise ilimde derece sahibi olanlardan başkasının idrak
edemeyeceği gerçeğini anlar. Dokuzuncu gün “Mahfel-i Azam”. Büyük
peygamberlerle alimlerin toplandığı bir mecliste hakiki saadetin ne olduğunu
soran insanlığa, meclistekilerin hepsi kendi düşüncesine göre cevap verirse de
hakiki saadetin ancak Peygamberimizin eliyle kainata dağıtıldığı hakikatini
anlar. Sonunda Raci yokluk ile varlığın aynı şeyler olduğunu öğrenir. Dokuzuncu
gün sonunda hayalinden uyandığında yanında Aynalı Baba yerine onun veda
mektubunu gördüğünde Raci gözyaşlarına boğulur. Anadolu’nun dört bir
yanında Aynalı Baba’yı ararken aklını iyiden iyiye yitirir ve Manisa
tımarhanesine alınır. Aynalı Baba da buradadır. Bir zaman sonra Aynalı
Baba ölür. Kur’an-ı Kerim ve kahve takımından ibaret olan servetini Raci’ye
bırakır. Aynalı Baba ile yaşadıklarından sonra Raci’nin ruhu dinginleşmiş
ve kalbi tatmin olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder