✮✮
Herkes ilk temsili yapılacak olan “Sarışın Venüs” adlı oyunda
Venüs rolünü oynayacak olan Nana’yı görmek için sabırsızlanmaktadır. Tüm
seyircileri, tabii en çok da erkekleri, müthiş bir heyecan ve merak sarmıştır.
Sonunda Venüs sahneye çıkar. Küçük kırmızı bir ağız, açık mavi gözler, tozpembe
yanaklar, omuzlarının üzerinden dökülen uzun sarı saçlarla ve tamamen çıplak
olarak. Sahneye uygun düşmeyen duruş ve hareketleriyle, ahenksiz ve falsolu bir
sesle şarkı söylemeye başlar. Yine de seyirciler çılgınca alkışlarlar. Tüm
yeteneksizliğine rağmen güzelliğiyle, salonu dolduran seyircileri büyülemeyi
başarmıştır. Kısa sürede Nana’nın ünü tüm Paris’e yayılır. Bir bankere metres
olur ona şehir dışından bir malikane aldırır, bir süre orada yaşasa da sıkılır
ve geri döner. Ardından Nana’yı görene dek tüm yaşamını dindar bir biçimde
geçirmiş olan son derece çekingen, evli barklı bir kontun metresi oluverir.
Ancak hiçbir ilişkisinde sadık bir metres değildir. Sevgilileri eksik olmaz. Tiyatro
oyuncusu Fontan’e aşık olarak, şöhreti ve lüksü bir kenara iter, namuslu bir
hayat sürebileceğini düşünür. Kalpsizliği ve acımasızlığıyla çevresindeki
erkekleri dize getiren Nana, Fontan’dan dayak yemeye başlar, aşağılanır, onun
ihtiyaçlarını karşılamak için bedenini satar ve sonunda birlikte yaşadıkları
evden de atılır. Sokaklara düşen Nana eski bir tanıdığı sayesinde yeniden
Kont’un metresi olmayı başarır. Kont ona bir otel satın alır, dayar, döşer.Tüm
ihtiyaçlarını karşılar. Nana’nın dönüşü muhteşem olur. Kısa sürede eskisinden
de büyük bir üne kavuşur. Lükse düşkünlüğü ve savurganlığı sınır tanımaz. Para ve şehvet açgözlülüğünden dolayı Kont’a da sadık kalmaz. Bu şehvet ki
yoldan geçen erkekleri ve fahişeleri bile odasına alacak kadar Nana’yı ele
geçirmiştir. Nitekim ilişkide olduğu erkeklere birer birer felaket getirmeye
başlar. Aşkından ölenler, hapsi boylayanlar, tüm servetini yiyip bitirenler.
Yaşadığı hayattan sıkılan Nana, oteli ve tüm eşyalarını satarak ortadan
kaybolur. Aylar boyunca onunla ilgili garip hikayeler duyulur. Kiminde beş
parasız sokaklara düştüğü söylenirken kiminde zengin bir prensin metresi
olduğundan bahsedilir. Döndüğünde ise çiçek hastalığına yakalanır ve ölür.
“Çevresini kıran ve ölüm saçan
eseri tamam olmuştu artık! Kenar mahallelerinin çöp yığınlarından uçan bir
sinek, çürümüş topluma dejenere tohumunu aşılamış ve erkekleri, sadece
üzerlerine konmakla zehirleyivermişti. Dişiliği, yere serilen kurbanlarının
arasında, bir savaş meydanını aydınlatan sabah güneşi gibi yükselirken Nana,
işlediği cinayetlerin farkında olmuyordu.”