28 Nisan 2018 Cumartesi

CAN PARASI_Fakir Baykurt

✮✮✮✮

“Fakir Baykurt, öykülerinde köy yaşamının sertliği, yoksulluk, cahillik, taassup, batıl inanç, sömürü gibi sorunları ele alarak köylünün maddi ve manevi dünyasını toplumsalcı ve gerçekçi bir bakıştan işliyor. Gözlemlerden, canlı tanıklıklardan yola çıkan yazar, günlük konuşma dilini öyküye taşıyarak zaman zaman mizahi bir dil kullanıyor; bürokrasinin çarkları arasında sıkışan ama içinde de bir umudu barındıran “sıradan insanı”, yaşadığı yerin atmosferiyle birlikte çarpıcı bir biçimde betimliyor.”
1974 Sait Faik ödülü almış olan kitap, yazarın hayatı ve eserleriyle ilgili yapılmış bir röportajla başlıyor ve köyden, kasabadan dramatik insan manzaraları sunduğu yirmi bir öyküsünü barındırıyor.

18 Nisan 2018 Çarşamba

SEMERKANT_Amin Maalouf

✮✮✮✮
Semerkant'a kısa bir süre önce gelen Ömer Hayyam, sokakta İbn-i Sina'nın öğrencisi olan bir adamın dayak yemesine dayanamayıp olaya müdahale eder. “Zındıkça” diye tabir edilen şiirlerinden dolayı onu tanıyanlar apar topar kadı Ebu Tahir’in huzuruna çıkarırlar. Ebu Tahir, Ömer Hayyam’ı oldukça iyi karşılar, dostça davranır. Ömer Hayyam'a bir defter hediye eder. Ömer Hayyam, bu defteri herkesten gizlediği rubailerini yazmak için kullanır. Selçuklu veziri Nizamülmülk’le tanışan Hayyam bir buluşma talebi alır. Vezirle buluşmak için yola çıkan Hayyam, kaldığı bir handa Hasan Sabbah ile tanışır. Nizamülmülk, Hayyam'dan bilgilerini sunmasını ve hafiyelerin başı olmasını ister. Teklifi kabul etmeyen Hayyam kendi yerine genç ve yetenekli Hasan Sabbah’ı tavsiye eder. Zaman geçtikçe görevinde güçlenen Hasan Sabbah, sultan Melikşah’la arasını açtığı vezir Nizamülmülk’le karşı karşıya gelir. Güç savaşını kaybeden Hasan Sabbah ülkeden sürülür. Alamut’ta insanlarda dehşet uyandıran haşhaşi ordusuyla Hasan Sabbah tekrar ortaya çıkar. Yıllar önce tanıştığı Ömer Hayyam’ı Alamut’a davet eden Hasan Sabbah, istediğini elde edemeyince Hayyam’ın yazmasını ele geçirir ve yazmanın peşinden Hayyam’ın da geleceğini ümit eder. Fakat Hayyam doğduğu topraklara döner ve orada vefat eder. Yıllar sonra Moğol istilasına uğrayan ülkede, Alamut Kalesi de nasibini alır. Kalenin eşsiz kütüphanesi yerle bir edilir ve Hayyam'ın tek eseri olan Semerkant yazması esrarengiz bir şekilde yitip gider.
İkinci bölümde  Ömer Hayyam ve onun rubailerine hayran olan Amerikalı Benjamin Omar Lesage'ın 1895 yılında Hayyam'ın tek el yazması eserine kavuşma mücadelesi yer alır. Semerkant yazmasının peşinden İstanbul'a gelir, İran'da demokratikleşme hareketleriyle tanınan ve ülkeden sürüldüğü için İstanbul’da yaşayan Cemaleddin Afgani ile tanışır. Onun aracılığıyla Ömer Hayyam'a ait tek el yazmasının İran'da bulunduğunu öğrenen Benjamin, yeniden yollara düşer. Ömer Hayyam’ın yazmasını bulmak içim Prenses Şirin ona yardım eder. İran'a gelmesi beklenen demokrasi için bir süre orada tanıştığı arkadaşlarıyla birlikte savaşır. Fakat demokrasiye yeni kavuşan İran, Rus ve İngiliz baskılarına yenik düşerek rejim değiştirir. Umutları yıkılan Benjamin ve Şirin, yanlarında Hayyam’ın el yazmasıyla soluğu Batı'da alırlar ve evlenirler. Amerika’ya gitmek için Titanic'le yaptıkları yolculuk büyük bir felaketle sonuçlanır. Buz dağına çarparak batan gemiden kurtulmayı başarsalar da Hayyam’ın Semerkant Yazması onlar kadar şanslı değildir.


8 Nisan 2018 Pazar

KARINCANIN SU İÇTİĞİ_Yaşar Kemal

✮✮✮✮

Şeref madalyalı bir savaş gazisi olan Poyraz Musa, mübadele ile gitmemiş Rum Vasili, Lena, Kadri Kaptan ve anası Melek Hatun;  Ege’de Kaz Dağı’nı gören Karınca Adası’nda yaşarlar. Zamanla onlara savaşlardan, kırımlardan, sürgünlerden arta kalan; mübadeleyle Yunanistan’dan gelen, Anadolu’daki savaştan kaçmış, yoksulluktan bitap düşmüş insanlar katılır.  Hüsmen, Nişancı Veli, Dengbej Uso, Baytar Cemil, Musa Kazım Ağaefendi, Dr.Salman Sami ve Dr. Halil Rifat, Hasan Çavuş… ve her gelen kendi hikayesiyle gelir. 

2 Nisan 2018 Pazartesi

ESİR ŞEHRİN MAHPUSU_Kemal Tahir

✮✮✮✮

İstanbul’da, Milli Mücadeleyi destekleyen bir gazetenin çıkarılmasına yardım eden Kâmil Bey, Anadolu’ya önemli belgeler göndermek üzereyken yakalanmış ve yedi yıl hapse mahkum edilmiştir. Bayram arifesinde hapishaneye getirilir. Onun kim olduğunu çıkaramayan görevliler ikinci koğuşa yerleştirirler. Koğuşun ağası Faytoncu Osman onu çok iyi karşılar. Ağanın sofrasında misafir edilir. Yatağı gelen kadar kendisine yatak hazırlanır. Mahkum Zekeriya Hoca ona koğuşun kurallarını, kültürünü öğretmeye çalışır. Kamil Bey’in lakabı ‘Hafız’dır. Hapishane jargonunda ‘avanak’. Zamanla elindeki her şey alınacak ve adembabalar koğuşuna gönderilecektir. Faytoncu Osman Ağa kumara oturduğu bir akşam üst üste kaybettikten sonra parası kalmadığı bahanesiyle  Kâmil Bey’den para ister. Yok diyemeyen Kâmil Bey’in bütün parasını kumarda kaybeder. Ertesi gün yediği yemekler ve yattığı yatak için Kâmil Bey’den fahiş bir ücret talep ederler. Hiç parası kalmayan Kâmil Bey ata yadigârı altın saatini vermek zorunda kalır. Üstelik yengem dediği bir kadının getirdiği hediyenin kendisine haber verilmeden koğuşta paylaşılması ve kadın hakkında kötü konuşulması olayların üzerine tuz biber eker. Kâmil Bey, Faytoncu Osman Ağa ile birlikte üç adamını öyle döver ki Faytoncu Osman tanınmayacak hale gelir. Kavganın üzerine müdürlüğe çıkmak isterken, onu bekleyen fakat hapishaneye geldiğinden habersiz olan Binbaşı Arif Bey’le karşılaşır. Kim olduğu anlaşılınca hapishane müdürü tarafından bin bir özür dilenerek Arif Bey’in koğuşuna alınır. Bu koğuşta daha rahat eder. Arif Bey'le Anadolu'dan gelen haberleri takip ederler.