Birinci
bölümde, hikayenin kahramanı olan adam bütün gün kalemdanlar yapmaktadır. Bir gün evine kendini amcası
olarak tanıtan bir ihtiyar gelir. Kambur olan ihtiyarın, başında bir Hind şalı, üzerine
eski sarı bir aba vardır. Adam onu iyi ağırlamak istediği için evinde kalan tek şeyi,raftaki eski şarabı, almaya yan odaya gider. Tam şarabı aldığında pencerenin ötesinde
siyah entarili bir kız görür. Kız yerde oturan kambur bir ihtiyara mavi bir
gündüzsefası uzatmaktadır. Bu sahne onun ruhunda büyük bir değişikliğe neden
olur. Kendine geldiğinde amcası gitmiştir. Şişeyi yerine koymak için yine rafa
geldiğinde orada pencere olmadığını görür. Bir akşam yürüyüşünden sonra eve
geldiğinde siyah elbiseli o kızı evinin kapısında bulur. Kız içeri girip karyolaya
uzanır. Gidip kızın nefes alıp almadığına bakar. Kız ölmüştür. Onun güzelliğini
resmetmek ister. Çizmeye başlar ama bir şey eksiktir. Kızın gözlerini de
resmetmesi gerekiyordur o anda kızın gözleri bir anlığına açılır. Bu belki de
karakterin zihninin ona oynadığı bir oyundur. Gözlerine kısa bir bakış onu
kağıda aktarmasına yeterlidir. Onu kimsenin görmesine izin vermeyecektir. Onu beyaz
kemik saplı bir bıçakla parçalara ayırır ve bir bavula koyar. Dışarı çıktığında
ihtiyar, kambur, başına Hind şalı sarmış ve üzerinde eski sarı abası olan bir adam
ona yardım eder. Onu ıssız mavi gündüzsefalarıyla dolu bir yere getirip mezar kazar. Bavulu gömüp üstünü kimsenin bulamayacağı şekilde kapar ve evine
döner.
İkinci bölümde adam karısından,
geçirdiği hastalıktan, onu saran ölüm korkusundan ve boşluk hissinden bahseder.
Bir zorunluluk sonucu evlenmek zorunda kalmıştır ama karısı hiçbir zaman onu
yanına yaklaştırmaz. Oysa sürekli karısının aşıklarıyla ilgili
dedikodular duyar. Penceresinden baktığında ihtiyar, kambur, başına Hind şalı
sarmış ve üzerinde eski sarı bir aba olan hurdacıyı görür. Acaba o da mı karısının
aşıklarından biridir? Karısını beyaz kemik saplı bir bıçakla öldürür. Aynaya
baktığında ihtiyar, kambur, başına Hind şalı sarmış ve üzerinde kandan
lekelenmiş eski sarı bir aba olan kendisini görür.
Delilik,
sanrılar ve içsel bunalımlar her halde en iyi böyle anlatılırdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder