Çukurova
ilçelerinden birinde kaymakam yoktur. Tahrirat katibi Resul Efendi kaymakam
vekilidir. Çeltik ekme zamanı geldiğinden ruhsatiye için müracaatlar
başlamıştır. Çeltikçilerin düzenbazlıklarını, arazilerin kanuna uygunsuzluğunu
bilen Resul Efendi, bu kirli işlere bulaşmak istemez, işleri sürüncemede
bırakarak yeni kaymakamı bekler. İlçeye atanan kaymakam, fakülteyi yeni
bitirmiş Fikret Irmaklı’dır. Kasabanın en güzel binasını kaymakam için dayayıp
döşerler. Tren istasyonunda birçok otomobil ve otobüs ile karşılarlar. Birlikte
yerler, içerler, sohbet ederler. Ağalar, kaymakama yaranmak için her olanağı
kullanırlar. Kaymakam da bu işte acemi olduğundan ve Çeltik Yasası’nı incelemediğinden
ruhsatiyeleri okumadan imzalar. Okçuoğlu adlı bir çeltik ağası, ruhsatına dayanarak, arazinin içinde kalan Sazlıdere
köyünü boşalttırmak, her yere çeltik ekmek ister. Sazlıdere köylüleri direnirler;
çünkü, yasa gereğince çeltik tarlalarının köye 3 km uzaklıkta olması
gerekmektedir. Bu arada kaymakamın çeltik ağalarından rüşvet aldığı dedikodusu
yayılır. Kaymakam farkında olmadan ağaların tuzağına düşmüştür. Resul Efendi kaymakamın
gençliğine, acemiliğine, saflığına dayanamayıp tüm olup bitenleri ona anlatır
ve okuması için çeltik yasasını verir. Kaymakam yasayı okuyunca çeltik
ağalarıyla olan ilişkisini keser. Okçuoğlu ise Sazlıdere’yi göl haline getirir.
Köy su altında kalır. Sıtma tehlikesi baş gösterir. Köylüler çamur içinde topluca kaymakama çıkıp durumu anlatırlar. Kaymakam
çeltikçilere verdiği ruhsatları geri alır. Rüşvet teklif edilir, evi taşlanır,
penceresine kurşun yağdırılır ama kaymakam yasalardan şaşmaz. Bu kez çeltik ağaları
izinsiz, ruhsatsız bütün sahaları sulamaya, ekmeye başlarlar. Yine su içinde
kalan Sazlıdere köylüleri, silahlanıp
Okçuoğlu’nun su bendlerini denetim altına alırlar. Okçuoğlu, köydeki her aileye bol para vererek köyü boşalttırır. Köyde
kimsenin yaşamadığını öne sürerek sulamaya devam edecektir. Kürt Mehmet Ali
inat edip satmayınca bu fikri de başarısız olur. Kaymakamı kasabadan sürdürtmek
için başkente telgraf üstüne telgraf çekerler. Söylemedikleri iftira kalmaz. Hatta
kalkıp Ankara’ya giderler. Birkaç gün sonra, kaymakamın Kağızman’a atandığını
bildiren yazı gelir. Kaymakam Fikret Irmaklı, kazandıkları zaferden memnun
çeltikçilerin alaylı gülüşmeleri ve çocuklara çaldırdıkları boş teneke
gürültüleri arasında ilçeden ayrılır. Yarıda kalan savaşında, ezilen köylüler
arasından, onun kendilerinden yana olduğunu anlayanlar da çıkmıştır ya, bu
kaymakama yeter. Mücadelesini gittiği yerlerde de sürdürecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder