Sara
ve Brian çifti 2 yaşındayken kendisine lösemi teşhisi konulan kızları Kate'i
hayatta tutabilmek için, doktorların önerisiyle kanı, iliği, organları, her
şeyi Kate'e uygun bir bebek yapmaya karar verirler. Anna, on üç yaşına gelene
kadar lösemi olan ablası ne zaman hastalansa, onunla birlikte hastaneye yatar. Sayısız
kan naklinin yanında kemik iliği verir, bebekliğinden beri kendine ait bir
yaşamı olmaz. Ablası Kate’in böbrekleri ağır tedaviler sonucu iflas edince Anna’dan ameliyat masasına
yatması, böbreklerinin birinden vazgeçmesi beklenir. Anna, onu ilgilendiren tıbbi
konularda kendi kararlarını alabilmek ve bedeninin kullanım haklarını
kazanabilmek için anne ve babasına karşı bir dava açar. Hayatını
Kate'e ve onu hayatta tutmaya adamış olan anne bundan hiç hoşlanmaz, Anna'nın dikkat çekmek için bu oyunu
oynadığını düşünür İtfaiyeci olan baba ise Anna'nın yanında, şimdiye dek her
şeyi Kate için yaptıklarının, bir kez olsun Anna'nın tarafından
bakmadıklarının, ilk sıraya Anna'nın iyiliğini koymadıklarının bilincindedir. En
büyük çocuk olan Jesse ise sadece tek bir çocuğa odaklanmış ailesiyle değil, garajlarında yaşar,
uyuşturucu kullanır ve babasının gelip söndüreceği yangınlar çıkarır kimsesiz
binalarda. Mahkeme sürecinde Anna’nın bu kararının temelinde ablasının olduğu
ortaya çıkar. Kate organ naklini istememiştir. Hem sonu gelmez ağır
tedavilerden bıkmıştır hem de kardeşini özgür bırakmak istemiştir. Mahkeme Anna’yı
haklı bulur. Fakat olaylar bambaşka bir şekilde ilerler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder