29 Mart 2017 Çarşamba

KAYIP SEMBOL_Dan Brown

✮✮✮
Harvard Simgebilim Profesörü Robert Langdon’a sabahın erken saatinde telefon gelir. En yakın arkadaşlarından biri olan Peter Solomon adına sekreteri Langdon’u Wahington’daki konferansta konuşma yapması için çağırır. Langdon konferans salonuna geldiğinde salonda kimseyi bulamaz. Neler olduğunu anlamaya çalışırken giriş salonunun ortasında kesik bir el ortaya çıkar. El Peter’a aittir. Onu telefonla arayan biri (Malakh) arkadaşını tekrar görmek istiyorsa Washinton’daki gizlenmiş sırrı gece yarısına kadar bulmasını ister. İnanılan gizlenmiş sır insana olağanüstü bir güç bahşedecek olan “kayıp kelime”dir. Bu sırrı bulmak için Washinton’da gizlenmiş olan piramidin bulunması gerekmektedir. Piramit aslında bir haritadır ve sırrın nerede saklı olduğunu gösterir. Langton birbiri ardına çeşitli ipuçlarını değerlendirerek piramidi bulur, şifreyi oluşturur ve Malakh’a söyler. Malakh’ın tüm vücudu dövmelerle kaplıdır. Başının tam üzerinde kalan boş alanı gizlenmiş sırla tamamlayacak, kendi bedenini adak olarak sunacak ve dönüşümünü tamamlayacaktır. Fakat işler düşündüğü gibi ilerlemez. Çıkan karmaşa sonrası ölür. Langdon şifreyi bulmuştur fakat gizlenmiş sır için Peter ona çok daha farklı bir bakış açısı sunar.  
LAUS DEO “Tanrı’ya şükürler olsun.”
“Başlangıçta kelime vardı. Kelime yolu aydınlatacak.”

25 Mart 2017 Cumartesi

Bereketli Topraklar Üzerinde_Orhan Kemal

✮✮✮
Topraksız ve araçsız olan İflahsızın Yusuf, Köse Hasan ve Pehlivan Ali iş bulma umuduyla İç Anadolu’daki köylerinden Çukurova’ya doğru yola çıkarlar. Bir fabrikanın sahibi olan hemşehrilerini ararlar. Onun yardımıyla işe alınırlar. Açık ve temiz havaya alışkın olduğundan, Köse Hasan ağır ve pis havalı fabrikaya dayanamaz, hastalanır. Bir handa, parasız, pulsuz ölür. İki arkadaş, fabrikadaki haksızlıklara ve ırgatbaşının haracına baş kaldırırlar. Fabrika sahibinin, hemşehrileri olduğundan, kendilerini koruyacağını düşünürler. Fakat  ikisi de işten atılır. Çalışmak zorundadırlar. Pehlivan Ali, köyünden bir kızla sözlüdür. Para kazanarak çift çubuk sahibi olacak, sevdiğiyle evlenecektir. Yusuf ise evine bir gazocağı götürecek, köylülerin hayranlığını kazanacaktır. Bir inşaatta iş bulurlar. Fatma adındaki kadın Ali’nin olanca parasını yer bitirir. Ali işini aksatmaya başlar. Bu yüzden inşaattan kovulur. Bir köylüsünün yardımıyla bir çiftlik ağasının patozunda iş bulur. Ali güçlü kuvvetlidir. Patoz ise hem ağır, hem dikkat isteyen iştir. Üstelik geceleri de çalıştırılır. Bir gece uykusuzluktan dengesini kaybeder, iki ayağını birden makinaya kaptırır, kan kaybından ölür. Yusuf çalışkanlığı ve dürüstlüğü ile kendisini sevdirmiş, iyi bir duvarcı ustası olmuştur. Biraz para yaptıktan sonra köyüne döner.

23 Mart 2017 Perşembe

KUYUCAKLI YUSUF_Sabahattin Ali

✮✮✮
Kuyucak’ta Yusuf’un yaşadığı köyü haydutlar basar, ailesini öldürürler. Olay yerine gelen kaymakam daha çocuk yaşta kimsesiz kalan Yu­suf'u evlat edinir. Daha sonra Kuyucak’tan ayrılan Kaymakam Edremit’te görev yapmaya başlar. Kaymakam'ın Yusuf'tan az küçük Muazzez adında bir kızı vardır. Muazzez ve Yusuf kardeş gibi büyümeye başlarlar. Kaymakamın eşi Şahende Hanım, Yusuf'a üvey annelik yapmakta, onu hiç sevmemekte, fırsat buldukça onu hırpalamaktadır. Yusuf büyüdükçe Muazzez onun üzerine titrediği bir varlık olur. Kasabanın külhanbeyi, hovardalığıyla ün salmış Şakir, bayram yerinde Yusuf'un yanında Muazzez'e laf atar, Bunun üzerine Yusuf ona vurur. Şakir, bunu hiç unutmaz, Muazzez'i elde etmek için kaymakamı kumara oturtur, onu borca sokar. Borcuna karşılık Muazzez'i ister ondan. Kaymakam mecburen kabul etmek zorunda kalır. Yusuf, parayı arkadaşı Ali’den alarak borcu öder. Muazzez, bu sefer de Ali ile evlenmek zorundadır. Muazzez'i elde etmeyi kafasına koymuş olan Şakir, kaza süsü vererek Ali’yi öldürür. Çok güçlü olduğu için ceza almaktan da kurtulur. Muazzez, Yusuf'a onu sevdiğini itiraf eder. Şahende Hanım, kızını Yusuf'la evlendirmektense zengin Şakir'le evlendirmeyi tercih etmektedir. Yusuf ve Muazzez komşu köylerden birine kaçar ve orada nikahlanırlar. Kaymakam, onları affeder, geri dönerler. Onlara kol kanat geren kaymakam ölünce, Yusuf gezici köy tahsildarlığına verilir. Yusuf göreve gidince, Şahende evini içki ve eğlence merkezi yapar. Olay her yerde duyulur. Yusuf, evine gelince durumu gözleriyle görür. Karmaşa sırasında lamba söner ve oda karanlığa gömülür. Yusuf rastgele ateş eder. Karısını alıp şehirden ayrılır fakat yolda onun da yaralı olduğunu fark eder. Sabah  karısı ölür, onu gömdükten sonra ortadan kaybolur.


21 Mart 2017 Salı

YÜZÜNCÜ AD_Amin Maalouf

✮✮✮
Evdokim adlı bir Rus, Libya'nın Cübeyl ilinde eski bir antika dükkanı ve kitapçısı olan Baldassare Embriaco'ya "Yüzüncü Ad" adlı kitabı sorar. Rus’a göre 1666 yılında dünyanın sonu gelecektir. Bu sonu engelleyecek tek şey ise Allah'ın yüzüncü adının yazıldığı iddia edilen Yüzüncü Ad adlı kitaptır. İlerleyen zamanlarda bir çok kişi Embrioca'nın dükkanına gelerek Yüzüncü Ad'ı sorarlar. 1665 yılına gelindiğinde dünyanın sonunun geleceğine dair söylentiler dilden dile dolaşmaktadır. Yaşanan panik ortamı içinde, adı geçen kitap yedi sekiz yıl önce Cübeyl'e sığınmış yaşlı ve yoksul bir Müslüman olan Hacı İdris tarafından Baldassare'a armağan edilir. Baldassare ise kitabı okumaya fırsat bulamadan, Fransa'yı temsil ettiği için hayır diyemediği bir saray görevlisine satar. Pişman olup kitabın peşinden İstanbul'a gider. Birbirini takip eden olaylar neticesinde İzmir’e, Cenova’ya, Portekiz’e, Hollanda’ya gitmek zorunda kalır. Eve dönmek isteğiyle yola çıktığında Londra' ya uğrar ve kitapla ilgili bilgiler edinir. Kitabı alan rahibin adresine gider, kitabı satın almak ister. Adam kitabı satmayacağını fakat  Arapça yazılı kitabı ona açıklaması karşılığında kitabı verebileceğini söyler. Garip bir nedenledir ki Baldassare kitabı her okumaya başladığında gözlerine bir perde iner, okuyamaz. Rahibe kendi uydurduğu şeyleri okuyormuş gibi anlatır. Kitapla birlikte Cenova'ya döner ve evlenir. 1666 yılını geçirirler. Böylece Yüzüncü Ad macerası biter. 

19 Mart 2017 Pazar

BÖĞÜRTLEN KIŞI_Sarah Jio

✮✮✮✮

Böğürtlen Kışı- 1933 yılında Amerika’nın Seattle şehrinde olağanın dışında olarak Mayıs ayında kar yağar. Üç yaşındaki oğlu ile huzurlu bir hayat süren Vera’nın en büyük acısı gün içinde oğlunu bırakarak işe gitmektir. Yine her sabah olduğu gibi oğlunu öperek işe gider. Fakat eve geri döndüğünde oğlu ortada yoktur. En sevdiği oyuncak ayısı da karların içindedir. Hayatını oğluna adayan kadın için bir anlamda hayat sona ermiştir.

Yıllar ileri sarar ve 80 yıl sonrasına 2013 yılına gelir. 80 yıl sonra yine Mayıs ayında kar yağar. Gazeteci olan Claire de bu olayı haber yapmak ister ve geçmişi araştırırken 80 yıl önce yaşanan kayıp olayını farkeder. Evlat kaybetme acısını bilen Claire bu olayı daha derinlemesine araştırmak ister ve olayın derinliklerine girmeye başlar. Fakat araştırması onu geçmişi ile güzleşmeye ve gizemleri ortaya çıkartmaya başlar. Vera ile kendisi aslında pek farklı değillerdir.

17 Mart 2017 Cuma

ACI TÜTÜN_Necati Cumalı

✮✮✮
1952 yılında Urla’da tütün piyasasının açılması ocak ayının ikinci haftasını bulur. Tüm ümitlerini tütünden gelecek paraya bağlamış olan köylüler sigara dumanından göz gözü görmeyen kahve köşelerinde bekleyip, eski bir radyo ile sabahtan akşama kadar haber bültenlerini dinlerler. Kendi aralarında tahmini fiyatlar belirlerler. Fakat Tekel’in saptadığı fiyatlar çok düşüktür. Urlalı ekiciler tütünlerini satmamaya karar verirlerse de, direnmeleri kısa sürer. Komşu ilçelerde satışlar sona ermek üzeredir. Urlalılar da örgütsüz, yetersiz boykotlarından ister istemez vazgeçip tütünlerini satarlar. Sadece arabacı Yusuf sözünün eri çıkar, ne çabalarla yetiştirdiği yedi balya tütünü, yok pahasına tüccara kaptırmaktansa, meydana getirip gözler önünde yakar.
Tütün fiyatının belirleneceği gergin bekleyişin yanı sıra, ekici Ferit Taşçı ile nikâhlandığı halde bir türlü birleşemeyen Binnaz’ın aşkları, ilçe Sağlık Merkezi başhekiminin mutsuz evliliği, yalnızlığı ve İzmir Milletvekili Bedri Alagöz’ün ekicileri atlatması gibi yan olaylarla zenginleştirilmiştir.

16 Mart 2017 Perşembe

FÜREYA_Ayşe Kulin

✮✮✮
Cumhuriyet tarihinin ilk kadın seramik sanatçısı olan Füreya Koral’ın hayat hikayesi ile birlikte dönemi de anlatılır.
1910 yılında doğan Füreya, konakta kalabalık bir ailenin içinde büyür. Aile içinde yaşanan bir kargaşa sonrası büyük babası vurulunca aileyi zorlu günler bekler. Savaşın başlaması ile durumları daha da kötüye gider ve bu yüzden konaklarını satmak zorunda kalırlar. Füreya’nın babası Mustafa Kemal’ın sınıf arkadaşıdır ve savaş boyunca onun yanında yer almıştır. Füreya Atatürk ile dokuz yaşında iken tanışma fırsatı bulur. Fransızca bilgisi ve keman çalması ile Atatürk’ü etkiler ve Atatürk, Füreya’nın defterine “Millet sizden çok şey bekliyor. Siz çalışmalı ve memlekete bir şeyler vermelisiniz” yazar. Bu Füreya’yı oldukça etkiler ve hayatını buna göre şekillendirmeye başlar. Erken yaşta evlenen Füreya ilk evliliğinde umduğunu bulamaz. Eşinin ona kötü davranması sonucu çocuğunu kaybeder, bunalıma girer ve evliliğini sonlandırır. İkinci evliliğini tüm itirazlara rağmen Atatürk’ün yakın arkadaşı Kılıç Ali ile yapar. Ankara sosyetesinde yerini alır. 1938’de Atatürk’ün ölümü ile Kılıç Ali derin bir bunalıma girer. Onu mutlu etmek isterken Füreya da verem hastalığına yakalanır. İsviçre’de tedavi görür. Hastalığı ile boğuşurken hobi olarak sanatın içine girer. Fransa’da seramik sanatına yönelir. İlk sergisi ile büyük beğeni kazanır. Seramik sanatı sayesinde dünyaca ünlenir ve kendi atölyesinde pek çok da öğrenci yetiştirir. Yeğenini evlat edinerek hayatında eksik olan evlat özlemini de bu şekilde dindirir. Fakat bunların hiç biri ikinci evliliğini kurtarmaya yetmez. Ülkesine bir çok değerli eser bırakarak 1997 yılında yılında vefat eder.


14 Mart 2017 Salı

KURT KANUNU_Kemal Tahir

✮✮✮✮
Cumhurreisi Gazi Mustafa Kemal’e 1926 Haziranında İzmir’de yapılmak istenen bir suikast hükümetçe haber alınmış, yakalanan on sanık İstiklâl Mahkemesi’nde yargılanarak idam edilmişlerdi. Kurt Kanunu romanının ön plânda iki kahramanı Birinci Dünya Savaşı yıllarının iktidar partisi İttihat ve Terakki Fırkası’nın iki elemanı: İaşe nazırı Kara Kemal ile, eski Ankara valisi Abdülkadir (romanda adı: Abdülkerim)’dir.Roman, İzmir suikastına teşebbüs sırasında ve sonradan, genellikle bu iki kişinin başından geçenleri anlatıyor.
Abdülkerim, Mustafa Kemal’i öldürecek olan eski Lazistan mebusu Ziya Hurşit Beyle iki adamı: Laz İsmail ve Gürcü Yusuf u, ellerinde bombalar ve tabancalar dolu bir çantayla, İstanbul’dan İzmir’e yolcu eder. Abdülkerim her şeyin çok iyiye gideceğine inanırken ertesi günün gazetesinde Gazi Paşa hakkında bir haber göremez, İzmir’de bulunduğuna dair de bir iz bulamaz. Daha sonraki günlerde suikast teşebbüsünün ortaya çıktığını, suçluların yakalandığını, şimdi de elebaşların aranmakta olduğunu öğrenir. Bu işe sevdiği, saydığı Kara Kemal’in adının da karıştırılmış olduğunu duyunca, onunla konuşarak kaçmaya ikna eder. Bir çiftlikte saklanırlar fakat fotoğrafları herkese dağıtıldığından köylüler onları tanır. Baskın yapılacağı ortaya çıkınca farklı yerlere kaçarlar. Abdülkerim bir kadının yanına sığınır, Kara Kemal Bey ise eski bir arkadaşının yanına. Kemal Bey’in kaldığı eve bir gece baskın yapılır ve polislerin girdiği sırada Kemal Bey kendisini vurarak intihar eder. Abdülkerim ise ortalıklardan kaybolur.
Tarih kitaplarında İstiklâl Mahkemesi’nce gıyaben idama mahkûm bu iki sanıktan Kara Kemal’in intihar tarihi 27 Ağustos 1926’dır; Abdülkadir’in de yakalanıp asılması ondan üç gün sonrasıdır.

12 Mart 2017 Pazar

Beyoğlu'nun En Güzel Abisi_Ahmet Ümit


Beyoğlu’nun Tarlabaşı semtinde bir cinayet işlenir. Orayı gayet iyi bilen ve uzun yıllar önce Beyoğlu’nda görev yapmış olan Başkomiser Nevzat olay yerine gittiğinde ölen kişinin Öz Tarlabaşılılar Kulübü’nün sahibi Kara Nizam ile birlikte çalışan Engin Akça olduğunu öğrenir. Engin tek bıçak darbesiyle kalbinden bıçaklanarak öldürülmüştür. Elinde ateş etmeye fırsat bulamadığı silahı da duruyordur. Başkomiser Nevzat olay yerinin yakınlarında üç çocuğu fark eder, onlardan Engin hakkında bazı bilgiler edinir. Başkomiser Nevzat ve yardımcısı Ali ipuçlarını takip ederek Engin Akça’nın katiline ulaşırlar.

11 Mart 2017 Cumartesi

RUHLAR DÜKKANI_Stephen King

✮✮✮
Maine’nin küçük bir kenti olan Castle Rock’ta yeni bir mağaza açılacaktır. İyice sabunlanıp buzlu gibi görünmesi sağlanan camında ”Yakında açılıyor. GEREKLİ ŞEYLER” yazmaktadır. Kentte bir mağaza açılması her zaman ilgiyle karşılanmıştır, üstelik mağazada ne satılacağı da henüz bilinmediği için insanlar daha da meraklanmıştır. On bir yaşındaki Brian Rusk okul çıkışı yeni mağazanın önünden geçerken –daha açılışına günler olmasına rağmen-  “Açık” yazısını görür. Hem merakına yenik düştüğü hem de mağazayı gören ilk kişi olmak istediği için içeri girer. Mağaza sahibi Leland Gaunt ile tanışır. Kentte yaşayan birine küçük bir şaka yapması karşılığında çok uygun bir fiyatla uzun zamandır istediği bir beyzbol kartı satın alır. Daha sonraları mağazaya uğrayan herkes aynı şartlarla kendileri için bir tutku haline gelecek hatta onları deliliğe sürükleyecek eşyalar satın alırlar.Ve zamanı geldiğinde bu şakalar küçük bir kartopunun çığa dönüşmesi gibi bütün kenti büyük bir felakete sürükler. Leland Gaunt sattığı eşyalar üzerinden insanları kontrol etmekte, ölüme sürüklemekte ve ruhlarına sahip olmaktadır. Uzun, çok uzun yıllardır bu işi yapmaktadır. Onun aldatmacasının farkına varan şerif tarafından –kentten aldığı ruhları götüremeden- Castle Rock’tan kovulur.

9 Mart 2017 Perşembe

USTAM VE BEN_Elif Şafak

✮✮✮✮
Cihan Hintli bir çocuktur ve üvey babasına bir savaş fili emanet edilir. Filin beyaz ve olağandan ufak bir yavrusu olur. Cihan beyaz fili çok sever ve ona çok iyi bakar. Bu sırada Şah, Kanuni Sultan Süleyman’a farklı bir hediye vermek ister ve bunun üzerine namı her yere yayılan beyaz fil akla gelir. Cihan istemese bile beyaz fili onun elinden alırlar ve İstanbul’a göndermek üzere hazırlarlar. Cihan beyaz fili Çota'nın yanında gizlice gemiye binerek saraya gelir ve filin bakıcısı olarak sarayın hayvanat bahçesine yerleşir. Bu süre zarfında Sultan Süleyman hiç kendisine hediye edilen fili görmeye gelmez fakat kızı Mihrimah sık sık ziyaret etmeye başlar. Mihrimah her geldiğinde Cihan uydurma hikayelerle birlikte kendi hikayesini de anlatır. Hiç beklenmedik bir gün Hürrem sultan gelir Cihan'ın yanına ve Çota'nın marifetlerini söylemesini ister. Ne diyeceğini bilemeyen Cihan Çota'nın savaş fili olduğunu söyleyiverir. Söylemesiyle birlikte kendilerini savaşta bulurlar.Orduyla birlikte savaşa giden Cihan ve Çota ordunun geçemediği bir nehirden dolayı beklemek zorunda kalırlar. Köprü yapımı için dönemin ünlü mimarı olan Mimar Sinan çağrılır. Cihan köprü yapımında taşıma işlerinde filin ona yardımcı olacağını söyler. Cihan’ın ara ara gönderdiği çizimler Mimar Sinan tarafından beğenilince onun çıraklarından biri olur. Eğitim için çırak Davut ile Roma’ya gönderilir. Döndükten sonra Mimar Sinan'ın inşaatlarında sürekli çalışmaya devam eder. Süleymaniye , Selimiye derken inşaatlarda sürekli açıklanamayan kazalar olmaya başlar ve Cihan bunların bilinçli yapıldığını tahmin etmekte zorlanmaz fakat kimin yaptığını bilemez. Mimar Sinan hayata gözlerini yumduğunda.  vasiyeti açılır ve mimarbaşı olarak Davut'u seçtiği söylenir. Zamanla Davut devlet makamında iyice yükselir. Onunla çalışmaya başlayan Cihan açıklanamayan kazaların sebebinin Davut olduğunu ve Sinan’ın mimarbaşı olarak aslında kendisini seçtiğini öğrenir. Konumundan dolayı Davut'un yanına yaklaşamaz. Cihan şehri terk eder, Avrupa'ya gider. Farklı farklı diyarlarda gezip oralarda çalışan Cihan,  Hindistan'a döner. Şah Cihan'ın ölen eşi için yaptırdığı Tac Mahal'de sermimar olarak görev alır. Orada bir hanımla evlenir ,çocukları olur. Bir gün Tac Mahal'in kendi tasarımı olan kubbesini izlerken artık bu dünyadan gitmenin vakti geldiğini düşünür.

7 Mart 2017 Salı

ALAMUT_Vladimir Bartol

✮✮✮✮✮
Medresede, zamanla kaynaşıp dost olan Nizam-ül Mülk, Ömer Hayyam, Hasan Sabbah kendi aralarında, ilerde iyi bir mevkiye gelen ilk kişinin diğerlerine de yardım edeceğine dair yemin ederler. Uzun zaman sonra Nizam-ül Mülk vezir, Ömer Hayyam ünlü bir matemetikçi ve astronom olur. Nizam-ül Mülk, Hasan Sabbah’ın sarayda bir göreve gelmesini sağlar ancak zamanla kıvrak zekasıyla sivrilen Hasan Sabbah, Nizam-ül Mülk’ün yerini tehdit etmeye başladığı için onu saraydan uzaklaştırır. Hasan Sabbah, Ömer Hayyam’ın yanına gider ve onun zevk-ü sefa içinde yaşadığı hayatı görür. Bir süre sonra gittiği Rey şehrinde Alamut adında zaptı imkansız denecek kadar zor bir kale vardır. Kaleye girer ve hileyle  ele geçirir. Burada, kendisini İsmaililerin bekledikleri peygamber ilan eder ve bu sıfatla birçok yandaş toplar, fedailer yetiştirir. Kalenin arkasındaki bahçeleri  güzelleştirerek tam bir cennet havasına sokar. Köle kızları da cennetinin hurileri olarak buraya yerleştirir. Fedailerini çağırarak onlara cennetin kapılarını açacağını söyler. Uyuşturucu haplar vererek gizli bahçelere dek onları uyumuş vaziyette kölelerine taşıtır. Fedailer uyandıklarında hepsi birbirinden habersiz, ayrı ayrı yerlerde, başlarında birbirinden güzel ve çekici huriler hazır bekler vaziyette bulurlar. Yine uyutulup oradan çıkarıldıklarında hepsi hurilerine kavuşmak arzusuyla yanıp tutuşan birer yürüyen ölüm olmuşlardır. Giderek büyüyen bu tarikat tehlikesine karşı Selçuklular harekete geçer. Hasan Sabbah  en gözde fedaisi İbn-i Tahir’i yanına çağırır ve kenarında zehirli küçük bir hançercik gizlenmiş bir mektupla O’nu, kendisine büyük bir kuvvetle saldırmaya hazırlanan Nizam-ül Mülk’ü öldürmeye yollar. Uyuşturucunun etkisi ve cennetin hayaliyle yola çıkan İbn-i Tahir zehirli hançer ile veziri kulağından yaralar. Baş Vezir, ölmeden önce tüm yaşadıklarının yalan olduğunu ve onun bir sahtekar olduğunu İbn-i Tahir’e anlatır ve geri dönüp onu öldürmesi için serbest bırakılmasını emreder. Hasan Sabbah’a ulaşan İbn-i Tahir, onu öldüremez ancak Hasan Sabbah gerçekte ne için yaşadığını anlatıp, yaşam felsefesini ona aşılar ve onu göndererek kendisini yetiştirmesini ister ve bir gün kendi yerine geçeceğini söyler. Hasan Sabbah, hedefine ulaşmıştır.

4 Mart 2017 Cumartesi

BOZKIRDAKİ ÇEKİRDEK_Kemal Tahir

✮✮✮✮
Çankırı, Kastamonu ve Çorum topraklarının birleştiği yerde Şirin Köye yakın Keşişdüzü’nde Dumanlı Boğaz Köy Enstitüsü’nün kuruluşu anlatılmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı bu enstitüyü kuracak ekibe Halim Akın’ı başkan tayin etmiş, Şirin Köy ‘ün eğitmeni Murat Ören ile birkaç öğretmeni onun emrine vermiştir. Kurucu ekip, çeşitli köylerden derlenen on sekiz erkek, dört kız öğrenciyle Keşiş Düzü’nde Enstitüyü kurmaya koyulurlar. Şirin Köy‘ün zengini Zeynel Ağa, Cinci Nezir’e dilekçeler yazdırarak işi önlemek ister. Enstitünün suyu için döşenecek boruların, değirmenci Deli Derviş’in esrar ürettiği topraklarından geçmesi gerekir. Bin bir zorluklarla döşenmeye başlanan boru hattı tahrip edilir. Derviş’in tapusunun sahte olduğunu meydana çıkaran eğitmen Murat Ören evinde köyden  bir kadınla aynı odada kıstırılır, dövülür, hapsedilir. Durumu öğrenen Enstitü ekibi tarafından kurtarılır. Deli Derviş, bir kadın öğretmeni değirmene kaldırmıştır; Enstitülüler yetişirler, silah çatışma başlar. Deli Derviş öldürülür fakat eğitmen Murat Ören de Derviş’in kurşununa kurban gitmiştir.

2 Mart 2017 Perşembe

Melekler ve Şeytanlar_Dan Brown

✮✮✮✮✮
Harward Üniversitesinde çalışan simge bilim profesörü Robert Langdon, CERN’den bir çağrı alır. Merkezde çalışan ünlü fizikçi Leonardo Vetra öldürülmüştür. İlluminati denilen örgüt tarafından yapıldığı düşünülür. Öldürülen fizikçi  tarafından bulunan ilk karşı madde zerrecikleri çalınmıştır. Karşı madde son derece kararsız, havayla bile temas ettiğinde patlayabilecek atom bombasının katbekat fazlası enerji içermektedir. Vatikan’da, güvenlik kameralarında, nerede olduğu belli olmayan bir yerde, bir kutu içerisinde ve havada asılı duran su damlacığı görünmektedir. Karşı maddenin Vatikan’da olduğu anlaşılır.Langdon Vatikan’a gider. Bu sırada Vatikan’da, 15 gün önce ölen papanın yerine yeni papa seçimi yapılacaktır. Dünyanın bir çok yerinden gelen çok sayıda kardinal, papa seçimi için yapılacak toplantılara katılacaklardır. Camerlengo, geçici olarak papalığa vekalet etmektedir. Papa seçilmesi muhtemel dört aday ortadan yok olur ve  hepsi birer saat arayla öldürülür. Kardinallerin göğsü, İlluminati’nin dört temel simgesi olan toprak, su, ateş ve hava sembolleri ile dağlanmıştır. Langdon katili bulur ve onu öldürür. CERN Direktörü Kohler, Vatikan’da Camerlengo ile görüşür. Görüşme sırasında içeriden Camerlengo’nun çığlıkları duyulur. İsviçre Muhafızları ve  Langdon odaya girerler ve Camerlengo’nun göğsünde “melekler ve şeytanlar” yazısının dağlanmış olduğunu görürler. Elinde silah olan Kohler muhafızlar tarafından öldürülür. Direktör ölmeden önce Langdon’a küçük bir video kaseti verir. İlluminati’nin liderinin CERN direktörü Kohler olduğu düşünülmektedir. Camerlengo karşı maddeyi kardinallere açıklar ve Vatikan şehrinin boşaltılmasını ister. Kardinaller St.Pietro meydanında toplanırlar. Papalık seçiminin sonucunu bekleyen kalabalık halk topluluğu da St.Pietro Meydanını doldurmuştur. Karşı maddeyi alan Camerlengo Vatikan’a ait bir helikoptere biner. Ona engel olmaya çalışan Langdon da helikoptere binmiştir. Camerlengo helikopteri St.Pietro meydanının üstünde mümkün olduğu kadar yükseğe çıkarır ve helikopterde bulunan tek paraşütü alarak atlar. Langdon da helikopterin içinde bir branda bulur ve paraşüt gibi kullanarak o da atlar. Bu sırada gökyüzünde bir patlama meydana gelir. Birkaç dakika sonra Camerlengo, katedralin tepesinde, ellerini gökyüzüne açmış dua etmektedir. St.Pietro meydanındaki herkes ilahi bir güce tanıklık ettiklerini düşünürler. Langdon da kurtulur.Vatikan’da ise Camerlengo’nun papa olması yönünde kardinaller görüş birliğine varmışlardır. Langdon kardinallerin bulunduğu salona girer ve Kohler’in kendisine verdiği videoya kaseti  kardinallere izlettirir. Kasetteki görüntülerde, Camerlengo ile Kohler arasında geçen görüşme vardır. Görüşmede Camerlengo, her şeyi kendisinin planladığını itiraf etmektedir. Kohler, Camerlengo’yu konuşturmak için silah kullanmıştır. Camerlengo, Kohler’in kendisine saldırdığını göstermek için kendi kendini dağlamıştır, papayı aşırı dozda ilaç vererek öldürdüğünü de itiraf etmiştir. Papa bilime çok destek vermiş, CERN’deki araştırmaları desteklemiştir. Bilimin tanrıya karşı gelmek olduğunu düşünen Camerlengo, papanın böyle bir günah işlemesini kabul edememiş ve papayı öldürmüştür. Öldürülen papanın yardımcılarından olan kardinal Mortati, papanın gençliğinde bir rahibe ile aşk yaşadığını ve bir çocuk sahibi olmak istediğini, ancak inançları buna izin vermediği için bilimin sayesinde herhangi bir ilişkiye girmeden çocuk sahibi olduğunu söyler. İşte o çocuk Camerlengo’dur. Duydukları karşısında yıkılan Camerlengo, katedralin tepesine çıkar ve kendini ateşe verir.